Film Eleştirisi, Sinema, Film eleştirileri, Film kritik, Film yorum
Film Eleştirisi, Sinema, Film eleştirileri, Film kritik, Film yorum


Zenne
Yazan : Mustafa IRMAK






Bu ülkede yaşayan bağnazların içinde ki  karanlığa çevirmiş spotları “Zenne”… Cesurca…
Gerçek bir hikâyeden, tercihlerini dile getirmeyi başarabilen ama bu yüzden öldürülen Ahmet’ in hikâyesinden güç alarak, zennenin bireysel ve sosyal duruşu sorunsalı üzerine etkileyici, modern bir bakış… Ülkenin hemen her kurumuna sızmış homofobi hastalığına cesur bir karşı saldırı…
Yönetmen koltuğunda Caner Alper ve Mehmet Binay oturuyorlar. Bir söyleşide “Hikayenin önce Zenne’ nin hikâyesi olarak tasarlandığını ama Ahmet’in ölümü ile iki hikayeyi birleştirdiklerini” söylemişlerdi…
Bir gerçek hikâyenin içinde fantastik sınırlarda gezinen Zenne’ nin baş döndürücü dansları, trajedisi, farklılığı ile  zorlaşan hayatı…
Kayıtsız kalınamayacak derecede trajedilere sebep olmuş ve olacak olan  bir Türkiye gerçeği, homofobik bağnaz aile yapısı… Bu yapının ağır yükü altında ki, “erkeklik” le sırtları sıvazlanan ama varoluşları reddedildiği için parçalanan kişilikleri ve dramatik hayatları ile eşcinseller… Film “anne” den hareketle annelik üzerinden karşılaştırmalı olarak bizlere, evlatlarının kendi tercihleri ile başlayan yeni hayatlarına nasıl saygı duyulabileceği ile ilgili fikir vermeye çalışıyor. Ahmet’in körükörüne bağnaz anasına karşın Ahmet’ in kızkardeşinin ve Zenne’ nin annesinin duruşu… Birbirleri ile çatışan bu kabul ediş ve edemeyişleri üzerinden hümanist bir bakışı bize resmetmeye çalışmış. Artık dünyada kazandıkları yasal kabul edilişlerine rağmen ülkemizde devam eden eşcinsel cinayetlerinin temelindeki sosyal baskıya mahalle baskısına da değinerek hem de.

Caner Alper-Mehmet Binay
Askere alma sırasında Urfalıyım diyen Ahmet’e uygulanan hem homofobik hem ırkçı bakış örneğinde olduğu gibi film, bu erkek egemen faşizminden hareketle bizlere sivil ve militarist hemen tüm kurumlara sızmış olan diğer ayrımcılıklardan da dem vuruyor. “Benim babam da binbaşıydı.” dediğinde  binbaşının yüzünde vuku bulan değişim, bu ayırımcılık açısından etkileyici ve fazlasıyla açıklayıcıydı… Kim bilebilir ki, birkaç yıl öncesine kadar askere almada eşcinselliği fotoğrafla kanıtlatıp askere almayı reddeden yapı, gün gelecek bazı ülkelerde olduğu gibi askere kabul etmenin kılıfını arayacak.
Hiçbir şey Ahmet’i koruyamayacak… Bu bağnaz dünyada yasal ve sosyal açıdan kuşatılmış ve yaşaması imkansızlaştırılmış bir tercihin son kurbanı, Ahmet…
Oyunculuklar etkileyici. Ahmet rolünde hem fizik benzerliği hemde başarılı oyunculuğu ile Erkan Avcı adından daha çok sözettirecek gibi. Ödüllerle zaten yeterince tebrik alan Kerem Can ise Zenne rolüne sosyal dışlanmışlığını  hem fizik olarak sergileyişi  hem de  ruhsal ağırlığı yüzüne yansıtışı ile her söyleneni fazlasıyla hak ediyor. Ama ben daha önce Türkan Saylan’ ı hemen her izleyeni hayretler içinde bırakan bir oyunla sergilemiş olan Ahmet’ in annesi rolünde Rüçhan Çalışkur’ a (Kezban) değinmeden geçemeyeceğim. Urfalı kalpsiz ana Kezban… Erkeğinde bulamadığını oğluna yamamaya çalışan feodal bir karakteri hemen her açıdan akılda kalıcı hale getiren Rüçhan Çalışkur yaşlandıkça oyunculuğu demlenen başarılı bir tiyatro duayeni…
Konuya fazlasıyla hassas ve vakıf iki yönetmenin şimdiden uluslararası ses getirmiş olan bu dramasını kaçırmayın derim…


Bu Eleştiriyi Paylaşın!