Seyfi Teoman’ın Tatil Kitabı filminin değerlendirilmesinin ve yorumlanmasının zor olduğunu iddia etmek yanlış olmaz. Filmde anlamsal bir bütünlük aramak, olaylar arasında bağlantı kurarak yönetmenin anlatmak istediğini ortaya koymak kolay değil. Yönetmenin hikâye anlatıcısı ya da ‘auteur’ olduğu yolunda da güçlü kanıtlar yok. Yönetmenin tarzı daha çok Nuri Bilge Ceylan ve Semih Kaplanoğlu filmlerini anımsatsa ve minimalist sinemaya benzese bile özellikle anlatımdaki muğlâklık ya da seyirciyi filme dâhil etme açısından eksikliklerinin fazla olduğu da vurgulanmadan geçilmemeli. Özellikle kamera hareketleri açısından minimalist sinemaya yakınlığı dikkat çekiyor.
Filmin açılış sahnesi adeta ‘ben de bu tarz film yapıyorum’ dercesine farkını ortaya koyuyor. Kaplanoğlu’nun “Yumurta” filmindeki gibi, hareketsiz kamera önünde akan görüntü ve kameraya yaklaşarak belirsiz bir yüz ifadesi içeren kadraj, bu tür filmlerin daha doğru ifadeyle minimalist sinemanın ayırt edici özelliklerinden biridir. Diyaloga az yer verilmesi, amatör oyunculuk, mimiklerin oyuncuların temel rollerini yansıtması ve sinemada mekânın işlevselliği gibi öğeler minimalizmin olmazsa olmazlarındandır. Fakat Tatil Kitabı’nda, oyunculuğun kötü yönetilmesi, mimiklerin etkili biçimde kullanılamaması ve genel olarak anlamsal bütünlüğün kurulamaması, filmin, minimalist tarzın vasat bir örneği gibi durmasına yol açıyor.
Tarihi ve doğa güzelliği açısından en güzel yörelerimizden biri olan Silifke’de çekilen filmde mekânın daha etkili kullanımı ve olağanüstü doğa güzelliğinin kadraja alınması mümkün olabilirdi. Belirttiğimiz özellikler, belirli bir ekol filmi olması hasebiyle Tatil Kitabı’na yöneltilen biçimsel ve kavramsal özellikler olarak değerlendirilebilir. Bunun yanında, eleştirinin diğer bir boyutu olarak da filmin anlamsal, içeriksel özellikleri açısından yorumlanması, irdelenmesi gerekir.
Filmde yaz tatili boyunca bir çocuğun ve ailesinin başından geçenler anlatılmaktadır. Fakat çocuğun bakış açısının filme tam olarak hâkim olduğu söylenemez. Bakış açısının net olarak belirlenmemiş olması eleştirilebilecek bir nokta gibi görülebilir. Okuldaki başarısı oldukça iyi olduğu halde, otoriter babanın çocuğunu ticarete yönlendirmek istemesi, babanın anlayışsızlığı ya da taşralı zihniyetiyle açıklanabilir. Zaten içedönük bir kişiliğe sahip olan çocuk çiklet satma işinde başarısız olmuştur. Babanın, kardeşi, eşi ve çocuklarıyla olan gerilimli ve diyaloga kapalı ilişkisi bunun yanında otoriter kişilik yapısı filmin temel sorunsalı gibi durmaktadır. Baba figürü, taşrada insanın anlam dünyasını kısıtladığının bir ifadesiymişçesine, hem kardeşin karşısına çıkmıştır hem de oğlunun hayallerine engel teşkil etmektedir. Fakat ironik olan, kardeş tarafından sürekli eleştirilen ağabey vefat edince işleri kardeşin devralması ve onun kaldığı yerden devam ettirmesidir. Burada baba figürü aile efradının önünde bir engel gibi gözükse de,taşrada yapılabilecek olanın en iyisini yapmaya çalıştığı için aslında realiteyi, gerçekçiliği temsil etmektedir. Hiçbir kanıtı olmadığı halde, kocasının kendisini aldattığını düşünen ve suçlayan eşin durumu bile filmdeki karakterlerin gerçekle ilişkisinin sınırlı olduğunun kanıtı gibidir.
Yaptığımız bütün bu eleştiriler çerçevesinde bütünsel olarak filme baktığımızda minimalizmin vasat bir örneğini görmek mümkündür. Fakat Ceylan filmleri ile karşılaştırma yaptığımızda yönetmenin daha kat edecek uzun bir yolu olduğunu görürüz. Biçimsel özellikler ve filmin kurgusu ile anlatım biçiminde de eksiklikler olduğu göze çarpmaktadır. Fakat bütün bu eksikliklerine rağmen yönetmenin gelecek vaat ettiğini savunmak da mümkündür. Bunun yanında izlenmesi, anlaşılması da oldukça zor filmdir Tatil Kitabı.
Bu Eleştiriyi Paylaşın!