Hayatının önemli bir kısmını uygun olmayan koşullar içinde yaşayan insanların yaşam savaşına tanıklık ederek geçiren Flaherty, “Kuzeyli Nanook” filmini 1920’de, Kanada’nın kuzeyinde çekti. Filminin uzunluğu 78 dakikadır ve çekimlerinde yerli halkı kendi doğal ortamlarında kullanmıştır.
Filmi gerçekleştirmede kendisine kaynak sağlayan ve sponsor olan Revillon Freres Kürk Şirketidir. Kuruluşu 1700’lerin ilk çeyreğine uzanan şirket, Flaherty’nin bu filmi sayesinde yerel bir firma ile rekabet etme imkanı yakalar. Filmi gerçekleştirmek için Flaherty 2 sene Port Harrison’da (yöresel adıyla İnnukjuak), Revillon Freres’ye ait kürk toplama yerinde ekibiyle birlikte yaşar. Yöreye ilk yolculuğunu 1913 yılında yapan ve gözlemlediklerini aklından çıkaramayan Flaherty, hazırlıklarını tamamlayarak 1920 yılında filmi gerçekleştirmek üzere yeniden İnnukjuak’a gelir.
Filme konu olan Nanook isimli yerli adamın ailesi, karısı Nyla, üç çocukları Allee, Cunayu ve Rainbow ile adı Camook olan yavru köpekten oluşur. Filmin temeli ailenin yaşam şartlarına odaklıdır. Hayatlarını idame ettirebilmek için avlanmak, takas yapmak ve bir tür göçebe gibi oradan oraya hareket halinde olmak zorundadırlar. Avladıkları tilki, fok, deniz aygırı, balık ve kutup ayısı ile hem karınlarını doyururlar hem de kürklerini yörenin tek alış-veriş yeri olan “dükkan”da takas yoluyla değiştirerek zıpkın, bıçak, iğne ve renkli şeker alırlar.
Nanook ve ailesinin gittiği her yerde onlara eşlik eden kutup köpekleri Husky’lerin önemi büyüktür. Onlar sayesinde yüklerini taşırlar ve yavrular da bir takas malzemesidir. Kutupta aç kurtlara karşı aileyi koruyan yine bu Husky’ler olur.
Film mevsim döngülerini insanın doğallığı ile yansıttığı için masum ve bozulmamıştır: Baharla dünyaya gelen Husky yavrularının arasında, Nanook ve Nyla’nın bebeği Rainbow da soğuk bahar güneşinin altında seyredilir. Beyaz adamın gururla gösterdiği gramofon aleti Nanook için çok fazla bir şey ifade etmez. Ne olduğunu anlamak için kendisine uzatılan taş plağı ağzıyla dişler.
Film Nanook’u uzun uzun balık avlarken, deniz aygırı yakalarken gösterir. Ailenin en küçük üyesinden en büyüğüne bıçağı hünerle kullanarak çiğ et/balık yemesi görülmeye değerdir. Kış mevsimi ile birlikte yola çıkılır. Karın doyurmak ve geçinmek için av peşinde olmak zorunludur. Nanook’un, karısı Nyla ile birlikte igloo yapması filmin avlanmaktan sonraki en önemli merkezini oluşturur. El çabukluğu ile donmuş buzdan barınak (igloo) inşa etmesi ve doğa ile başetmede gösterdiği alçakgönüllü zafer film izlenmeden anlaşılmaz.
Flaherty’nin bu filmi ilk defa sinema filmi uzunluğunda bir belgesel olması ile de önemlidir. Daha sonra yaptığı filmler hiçbir zaman Kuzeyli Nanook’un yakaladığı başarıya ulaşamaz. Filmin önemi 1960’larda Avrupa’da “Görsel Antropoloji” olarak değerlendirilmiş ve adına makaleler yazılmıştır.
Bilgin Adalı, belgesel filmde malzemenin ele alınışında üç ayrı yönteme değiniyordu:
1. Rus yönetmenlerin çektiği örnekler üzerinden; belgesel malzemenin öykülü bir anlatımla ve tiplerin yardımıyla anlatımı,
2. Flaherty’nin yaptığı gibi; yalın bir öykü çerçevesinde, doğal çevrede ve içindeki gerçek insanlar yardımıyla anlatımı,
3. Cavalcanti ve Ruttmann’da olduğu gibi; anlatıcı olmak yerine yorumlayıcı ve çözümleyici yaklaşımlarla anlatımı.
Flaherty’nin filmleri için gerçeğin yaratıcı bir biçimde işlenmesi, gerçeğin yaratıcı bir biçimde yorumlanması da diyebiliyoruz zira anlatımını stüdyo yerine gerçek çevreyi, oyuncu yerine gerçek kişileri, öykü/senaryo yerine gerçek yaşam öyküsünü kullanarak gerçekleştirir. Sinema üzerine düşünmek, doğal olmayı terk edişimiz üzerine fikir geliştirmek isteyenler için güzel bir filmdir, Nanook of the North. 1920 yılından 2012’ye insana dair çok şey söyler.
Benzer Yazılar
Bu Eleştiriyi Paylaşın!