Önünüze konan sinema yapıtı Martin Scorsese gibi bir dev sinemacıya aitse ve hele bir de bu film sinemayı neredeyse yaratan bir büyük sinema dahisi  Georges Méliès hakkında ise o film hakkında yazmak zordur. Ama heyecan vericidir. O dönemlere gider aklınız; kendi stüdyosunda yüzlerce kısa film çeken bir sinema dehasının kurgusal hikayesi ve aklınızda peşi sıra dizilen sinema tarihinden resimlerle büyülenirsiniz.
Georges Méliès’in tamamı stüdyoda çekilmiş sinema tarihinin ilk bilim kurgusu olan “A Trip to the Moon” (1902- Le voyage dans la lune) adlı filminin neredeyse tamamını izleme fırsatı bulduğunuz görkemli bir sinemasal gezi ile karşı karşıyayız.
“Hugo” Martin Scorsese’nin ilk 3D filmi. 3D film teknolojisini inanılmaz ve heyecan verici bulduğunu ifade eden yönetmenin bu çalışmasını bizler de heyecanla bekliyorduk.
Brain Selznick’in romanından uyarlanan film, Paris tren istasyonunda yaşayan ve saatlerden sorumlu olan bir çocuğun Hugo’nun, tamircilik yeteneği sayesinde karşılaştığı Georges Méliès’in hayatında yaptığı değişikliği konu ediniyor. Tümü Paris’de geçen filmin ingilizce çekilmiş olması biraz garip gelse de bunun dışında filme söylenecek tek sözümüz yok. 

Dar mekanlarda ve devasa saatlerin mekanik düzenleri içerisinde geçen sahnelerin hemen tümünde Scorsese’nin 3D de de ustalığını gösterdiğine tanık oluyoruz. Hem renk seçimi hem kostüm ve dekor açısından gösterişli bir dönem filmi  ortaya çıkaran yönetmen, Paris’in panaromik fotoğraflarında da bilgisayar teknolojisinden faydalanarak bizlere iyi bir hikayeyi etkileyici resimlerle anlatıyor. Özellikle Georges Méliès’in stüdyoda film çekimi yaptığı anlara olan flash-back’lerde neredeyse hatasız dizayn edilmiş olan ve hemen hemen birebir Georges Méliès’in kısa filmlerinde kullandığı sahnelerle aynı atmosferi yakalayan yönetmen, sinema tarihini sinema tarihine geçecek etkileyici sekanslarla anlatıyor.
Ben Kingsley  Georges Méliès rolünde çok iyi ve  Jude Law, Christopher Lee gibi deneyimli oyuncuların da katkısı ile keyifli bir seyir sizi bekliyor. Sacha Baron Cohen, tren garının güvenliğine bakan  polis müfettişi rolünde harikalar yaratmış. Asa Butterfield ise “Hugo” rolü ile kimi zaman biraz erişkin mimikleri ile zorlayıcı olsa da başarılı.
Bir masal, sine-masal… Hugo kaçırılmayacak bir başyapıt…