Küçük bir çocukken fantastik bir masalı dinlediğinizi, o anları hatırlayın…. Hayal gücünüzün sınırsızlaştığı akıl almaz o anlarda keyifle gözleriniz ağırlaşır ve sonra birden uykuya dalarsınız… Belki de çocukluğun en keyifli anlarıdır masalın sizi uyutmadan hemen önceki anları… İşte Hobbit serisinin bu ikinci filminde de o anların “hayal gücünüzün sınırsızlaştığı” uykuya dalmadan hemen önceki o harika kısımdaymışsınız gibi hissedeceksiniz…
Peter Jackson kitaba bağlı kalmadığı eleştirilerini anlamsızlaştıran etkileyici bir akıcılık ve görsellikle beyazperde de hayal gücünüzün sınırlarını zorlamış. Sadece bilgisayar destekli görsellik yaratabilme yeteneği olamaz bu; zeka kokan bir kurgu ve aksiyonun her anının iyi tasarlanması ile mükemmele yakın bir sinemasal olay Hobbit: Beş Ordunun Savaşı..
Şimdiye kadar eşine az rastlanır bu görüntüleri izlerken akıllamaz fantastik canavarlar, kahramanlar ve aksiyon sahneleri izleyeceksiniz. Zaman zaman aksiyonun temposu düşse de hikayenin keyifli akıcılığı sizi filmde tutacak.
Kral Thorin Meşekalkan rolünde Richard Armitage oyunculuğu ile açık ara önde… Gandalf’ın dan Legolas’ına (Orlando Bloom) herkes yerli yerinde. Ve mükemmel Cate Blanchett Galadriel’de…
Gerçi Bilbo’nun taş atarak koca koca devleri öldürmesi ve Legolas’ın kılıcını kendinden elli kat büyük bir devin kafasına saplayarak onu kontrol etmesi gibi inanılması güç “fantastik” sahneleri de yok değil… Ancak sadece Kral Thorin ve kötülüğün filmdeki mükemmel görüntüsü Azog’ un kavgası için bile izlenebilecek bir film; Hobbit: Beş Ordunun Savaşı..
Orta Dünya ejderha Smaug’un hazineyi bırakması ile iyiliğin ve kötülüğün yeniden savaşına tanık olacaktır. Bilbo (Martin Freeman) tüm bu hengamenin ortasında dengelemeye çalıştığı insanlar ve cücelerin ilişkisi bozulacak ve iyilerin safları zayıflayacak…
Kaçırılmayacak bir sinemasal şölen…
Bu Eleştiriyi Paylaşın!