Üniversitede müzik araştırmaları yapan Sumru (24), ağıt derlemeleri üzerine yaptığı tez çalışması için birkaç aylığına İstanbul’dan ülkenin güneydoğusuna doğru bir yolculuğa çıkar. Başta kısa süreceğini sandığı yolculuk Sumru’nun hayatının en uzun yolculuğuna dönüşür. Sumru’nun bu yalnız yolculuğunda ona Diyarbakır’da tek başına kalmış eski bir kilisenin bekçisi olan Antranik amca, Diyarbakır sokaklarında korsan DVD satan Ahmet (28) ve bölgede sürmekte olan “adı konulmamış savaşa” tanıklık eden pek çok karakter eşlik eder.
Sumru, üç ay boyunca kaldığı Diyarbakır’da izini sürdüğü ağıtların öykülerini ararken ertelediği kendi acısıyla da yüzleşir. Hakkari’de bulunan boşaltılmış bir dağ köyüne doğru yola çıkarken bu tehlikeli yolculuğa anlam veremeyen Ahmet’in “Neden özellikle bu köy, ne var orada?” sorularını yanıtsız bırakır. Sumru başkalarının acılarına eğilirken, 3 sene önce “dava” uğruna ayrılmak zorunda kaldığı Harun’un acısını erteler, adeta. Ancak ertelemelerle bir gün yüzleşilecektir nasılsa…
Film İtalyan şair, yazar Cesare Pavese’nin bir cümlesinin peşinde koşmamızı ister; “Savaş birgün biterse kendimize şunu sormalıyız: Peki ya ölüleri ne yapacağız? Neden öldüler?”
Bu sorunun cevabını düşüneduralım…
Ses, Alper sineması için çok önemli. İki filminde de (öbürü Sonbahar isimli filmi) doğal sesler, mekanların kendine özgü sesleri (örn: Diyarbakır’da çarşı, Hopa’da ağaç dallarının birbirine sürtmesiyle oluşan hışırtı, kahramanın nefes alıp verişi, arabanın ön cam sileceklerinin çalışırken çıkardıkları ses gibi…) kullanıyor. Bu da izleyicisine sunduğu boş alanın bir sağlaması oluyor. Alanlar ses ile doldurulmuyor, alanlar ses ile (de) varlığını her daim hissettiriyor. Sumru’nun elinde ses kayıt cihazı ile dolaştığı sahnelerde, bir cihazın seçiciliği ile insan kulağının duymayacağı ortam sesleri tekrar bir “ilk boşluğa bakma” kavramını gözler önüne sermek için varlar, sanki…
Filmlerinin bütününe yayılan bir fon müziğinden ziyade, öykünün kendisi olabilecek armonide müzik kullanmış, Özcan Alper. Müzik öykünün kendisi ya da öykü müziğin kucağında ve güvende… Gidişler, vedalar, yolculuklar filmin tema müziği ile verilmek suretiyle her iki filminde de izleyicisini bir yolculuğa çıkarttığının işareti olarak okunabilir. Sonuçta, gittiğimiz yer değil yolculuğun kendisidir, önemli olan…
Bu Eleştiriyi Paylaşın!