"Bak Nasıl Da Kaçıyorlar", klasik cinayet gizemi türüne mizahi ve modern bir dokunuş katan, eğlenceli bir yapım.
Filmler bazen sadece bir hikaye anlatmaz, aynı zamanda kendi türlerine bir ayna tutar. "Bak Nasıl Da Kaçıyorlar" (See How They Run), 1950'lerin Londra'sında geçen, bir tiyatro oyununun iç içe geçmiş karmaşasını ve bir cinayet gizemini merkeze alan bir yapım. Film, Agatha Christie etkisiyle harmanlanmış bir "whodunit" (kim yaptı) tarzı sunarken, meta anlatılar ve mizahi dokunuşlarıyla seyircisini eğlendirmeyi başarıyor. Ve neredeyse her sahnesine mizah ve komedi yedirilmiş.
Yönetmen Tom George, şaşırtıcı derecede genç (filmi izledikten sonra yaşını öğrendim ????) sinemaseverlerin radarına "This Country" adlı televizyon dizisiyle girmiş bir isim. İngiliz yapımı olan bu dizide, küçük kasaba yaşamını mizahi bir dille anlatan George, bu kez sinemaya adım atarak farklı bir türde şansını deniyor. Diziyi izlemedim ama dizinin komedi unsurlarına filmde çok rastlandığını yazanlar olmuş. George'un televizyon işlerinden sinemaya geçişi ilk bakışta yumuşak bir geçiş gibi görünse de, "Bak Nasıl Da Kaçıyorlar"da yönetmenin rahatlıkla benimsediği teatral atmosfer ve kara mizah unsurları, onun yeteneğini farklı bir boyutta sergiliyor. George'un stili, özellikle hikayenin ritmini kontrol etme ve karakterlerin komedi ile dram arasında gidip gelen duygusal geçişlerini başarıyla yönetme konusunda kendini gösteriyor.
Filmin başrolünü Saoirse Ronan ve Sam Rockwell paylaşıyor. Ronan, genç ve tecrübesiz ama bir o kadar da hevesli polis memuru Stalker rolünde parlıyor. Ronan'ın performansı, özellikle karakterin naif ve heyecanlı yapısını başarıyla yansıtıyor. Daha önce "Lady Bird" ve "Little Women" gibi yapımlarda izlediğimiz Ronan, bu filmde de enerjik bir performans sergileyerek izleyiciyi kendine bağlıyor. Sam Rockwell ise, yorgun ve biraz da umutsuz dedektif Stoppard rolünü üstleniyor. Rockwell’in daha önceki yapımlarda (örneğin, "Three Billboards Outside Ebbing, Missouri") gördüğümüz o sakin ama derin performansı bu filmde de devam ediyor. Ancak, bu kez mizahi bir dokunuş da ekleyerek karakterine farklı bir boyut kazandırıyor. Yan rollerde ise Adrien Brody ve Ruth Wilson gibi güçlü oyuncular var. Brody’nin kısa ama etkileyici performansı, özellikle karakterin filmdeki olaylar üzerindeki etkisi düşünüldüğünde oldukça dikkat çekici. Wilson ise, soğukkanlı ve karizmatik bir tiyatro yapımcısı rolüyle karakterine gizemli bir hava katıyor.
Filmin atmosferi, 1950'lerin Londra'sını başarıyla yansıtan set tasarımları ve kostümlerle tamamlanıyor. O dönemin tiyatro dünyasının iç yüzünü, sahne arkasındaki entrikaları ve rekabeti gözler önüne seren film, izleyiciyi adeta o döneme götürüyor. Özellikle tiyatro sahneleri, dekor ve kostümlerin iyi düşünülmüş detaylarıyla dikkat çekiyor. Film boyunca kullanılan renk paleti de, hem dönem atmosferine uygun hem de film noir tarzına yakın bir hava yaratıyor. Kameranın neredeyse her sahnede duruşu, açısı, o perspektife giren her ayrıntı ve renkler özenle tasarlanmış. Açıkçası beni film izleme keyfime en fazla etkisi olan unsurlardan biri bu; sinema araçları ile yaratılmeş akıcı bir sinema dili... Sonuçta görüntü sinemanın herşeyi, ve filmin anlatısının en önemli unsuru. Gerçi ben sinemada deiğde büyük ekran bir TV den izliyor olsamda ????
Senaryo, Mark Chappell tarafından kaleme alınmış. Chappell, klasik Agatha Christie tarzını alıp modern bir dokunuşla yeniden yorumlamış. Filmin ana hikayesi, bir tiyatro oyununun ilk sahnelenişi sırasında işlenen bir cinayet ve bu cinayetin etrafında dönen karakterlerin karmaşık ilişkilerini konu alıyor. Ancak, film sadece bir cinayet gizemi değil; aynı zamanda tiyatro dünyasına ve bu türün klişelerine bir gönderme niteliği taşıyor. Bu yönüyle "Bak Nasıl Da Kaçıyorlar", meta bir anlatı sunuyor. Anlatı, hem izleyiciye bir dedektiflik hikayesi sunarken, hem de bu türü alaya alarak ironik bir bakış açısı getiriyor. Kurgusal yapısı da oldukça dinamik; film, hızlı bir tempoda ilerlerken, izleyiciyi sürekli uyanık tutmayı başarıyor.
Genel olarak, "Bak Nasıl Da Kaçıyorlar", klasik cinayet gizemi türüne mizahi ve modern bir dokunuş katan, eğlenceli bir yapım. Tom George, hem yönetmenlikteki yeteneklerini hem de televizyon dünyasındaki deneyimini sinemaya başarılı bir şekilde taşıyor. Saoirse Ronan ve Sam Rockwell’in uyumlu performansları, filmin komedi ve dram dengesini koruyor. Bana kalırsa, filmi izlerken hem klasik polisiye hikayelerinin tadını çıkaracak, hem de bu türün klişelerine yapılan göndermelerden keyif alacaksınız.
Bu Eleştiriyi Paylaşın!