M. Night Shyamalan “Altıncı His” den sonra yaptığı her filmi heyecanla beklenen bir yönetmen olmuştur. Signs (2002) için yol kazası deseniz; The Village (2004), Lady in the Water (2006) ve The Happening (2008) için ne diyeceksiniz… ” Evet bu kez olacak ” diyerek koştuğumuz sinemadan yine boynu bükük ayrılan biz sinema severlerin de bir sabrı var ama… Filmden çıktıktan sonra uzun sure bir ana fikir aradım yazıma… Sanırım bulduklarımdan en iyisi ” Son sinir bozucu” y du. Avatar çizgi serisinin tutkunlarını sinema salonlarına doldurup, sinema yazarı bir abimizin ifadesi ile hava bükmeyen kafa ütüleyen bir film olmuş The Last Airbander.

Filmde ki herkes uzak doğulu iken, filmin temel alındığı çizgi seri ve kitabında da tüm ana karakterler uzak doğulu iken sayın  M. Night Shyamalan neden filminin ana karakterlerini uzak doğululardan seçmemiştir ? Ateş bükücülerin hemen tüm yönetici kadrosu ve Ateş Bükücü Prens neden Hint kökenlidir ? Bu nasıl bir coğrafyadır, havacılar beyaz, ateşciler hintli, toprakcılar uzak doğuludur…

Daha karakter seçimleri ile başlayan bu temel dengesizlik, tüm film senaryosunda sizi bir türlü filme sokmayan inanılmaz kopukluklar ve daha onlarca kusuru ile birleşerek, devasa bir prodüksiyonu tepetaklak ediyor ne yazık ki…

M. Night Shyamalan kızının hayranı olduğu ve bu şekilde farkettiği Son Hava Bükücü’yü orada o çizgi seride bıraksaydı keşke…

CGI teknolojisi sağolsun… Başarılı bir çizgi serinin çok kötü bir uyarlaması  bol görsel efektle size yutturulmaya çalışılıyor… Yerseniz…