Yakalandığı zaman son derece önyargılı olan Yoni, Filistin diye bir ülkenin varlığını kabul etmiyor, Fahed'in arkadaşlarından birine saldırıyor.
İsrailli yönetmen Eran Riklis'in politik filmlerinden biri olan Zeytin'de, Stephen Dorff (Yoni) ve aslen İsrailli olan Abdallah El Akal (Fahed) yer alıyor.
Film, 700-800 civarındaki Filistinlinin, İsrail silahlı kuvvetlerinin desteğiyle, Lübnan Falanjistlerince katledildiği Şatilla mülteci kampı baskınından birkaç hafta önce, 1982 Beyrut'unun İç Savaş ortamında geçiyor. 12 yaşındaki Filistinli mülteci Fahed ve 30 yaşındaki İsrailli savaş pilotu Yoni'nin yol arkadaşlığını anlatıyor.
Sünni, Şii, Dürzi, Ortodoks, Katolik ve daha birçok etnik grup ve dinin kesiştiği yer olan şehri, filmin ilk sahnesinde, tam da bu kozmopolit yapıya uygun bir şekilde görüyoruz. Beyrut'un Şehitler Meydanı, bombalanmış bir savaş yeri olmasının dışında seyyar satıcıların kol gezdiği, çocukların kendilerini dünyaca ünlü futbol yıldızları olarak hayal edip oyun oynayabilecekleri bir alan. Arap-İsrail savaşlarından sonra Lübnan'a sığınan mültecilerin giderek artmasıyla, yerli halk tarafından, Filistinlilerin iyiden iyiye dışlandıklarını görüyoruz. Filistinli Fahed ve arkadaşları, ne zaman kamptan kaçıp meydana doğru gitseler, Lübnanlı çocuklardan dayak yiyor, büyüklerdense hakaretler işitiyorlar.
Gökyüzünde kuşlar yerine savaş uçaklarının uçtuğu, yanı başında bomba patlayabileceği olasılığı, her an her saniye insanların öldüğü bu yer, 12 yaşındaki Fahed'in çocukluğunu yaşayamamasına sebep oluyor. Fahed'in kendisine birkaç numara büyük gözlükler takması, arkadaş grubunun lideri olması, derslerde sigara içmesi gibi sebepler, onun çocuk kalma fikrini benimsemediğini ve benimsemeyeceğini gösteriyor. Okula gittiği zamanlarda derslerine karşı ilgisiz davranırken, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün silahlı eğitimlerinden geçtiği sırada yaşadığı heyecanı, yine tüm bunlara başka bir kanıt.
Fahed'in babasının öldürülmesiyle birlikte Fahed, babasının anısını yaşatmak için zeytin ağacını, asıl ait olduğu yere, Filistin'deki köylerine götürmek istiyor. İsrailli bir tutsak olan Yoni bu noktada karşımıza çıkıyor. Yakalandığı zaman son derece önyargılı olan Yoni, Filistin diye bir ülkenin varlığını kabul etmiyor, Fahed'in arkadaşlarından birine saldırıyor. Saldırgan sözleri sonucunda Fahed tarafından bacağından vuruluyor. Hastaneye kaldırılan Yoni, Ahmed'in vurulup hastaneye getirilmesiyle birlikte ilk kez sorgulamaya başlıyor. Devletin, medyanın ya da çevresinin ona neleri dayattıklarını yavaş yavaş anlayıp, karşı tarafla özdeşleşmeye başlıyor.
Fahed, Yoni'yle bir anlaşma yapıyor. Yoni'nin onu Filistin'deki köyüne götürmesi karşılığında Yoni'yi esaretten kurtarıp ülkesine teslim edecek. Yoni'nin anlaşmayı kabul etmesiyle birlikte, ortadoğunun Bonnie ve Clyde'ı yola çıkıyor; film Lübnan ve İsrail arasındaki bir tarafsız bölgeye yayılıyor. Fahed'in yerinde yetişkin bir kadın olsaydı film muhtemelen "İsrailli erkek ile Filistinli kadının yasak aşkı"na dönerdi. İki yetişkin erkek veya iki yetişkin kadın olsaydı da bitmek tükenmek bilmeyen, sıkıcı, politik diyaloglarla dolu, ağır bir film meydana gelirdi. Zeytin ağacının, Fahed'in çocukluğunu ve "barış"ı simgelediğini düşünürsek, orta yolu bulabilmek adına çocuğun tercih edilmesi sırıtmamış. Yoni ve Fahed'in kötü gösterilmemesi ve filmin havasının yumuşatılması için araya bazı nesneler yerleştirilmiş. Örneğin, Yoni'nin hamile karısının fotoğrafı, sakız, anahtar, futbol topu gibi.
Yönetmen, Yoni ve Fahed'den oluşan başrol sayısını az tutmuş. Filmdeki dünyada, sadece iki kişinin, iki farklı ırkın birbirine olan nefreti yerini dostluğa bırakıyor; fakat bunu sinemada izleyen insanlar sayesinde sayıda artış olacak. Başrol sayısının az tutulması, karakterlere özdeşleşmemize, bizim de tarafsızca bakabilmemize olanak tanımış. Yönetmen, elbette ki dünyayı değiştiremeyeceğinin farkındadır; fakat seyircilerin düşüncelerinde biraz olsun esneklik yaratabilmek bile kardır.
Yoni, Fahed ile arabada giderken, taraflı bir İsrail radyosunun dediklerini işitiyoruz. Devletin, medyayı kullanarak insan algısını ne denli değiştirebileceğinin, bilinçaltımıza nefret, kin, önyargı gibi duyguları nasıl aşıladığını görüyoruz. Artık tamamen değişmiş olan Yoni'nin de radyoyu hemen kapatıyor.
Babasının da bir savaş pilotu olduğunu öğreniyoruz Yoni'nin. O da, Fahed'in babası gibi patlamada ölmüş. Her iki taraftan da kayıplar veriliyor; yönetmene göre bu kayıpların hangi ırktan ya da cinsiyetten olduğu önemli değil. Film, istediğimiz, kalbimizden geçen ya da hayal ettiğimiz değil, olabilecek en gerçek şekilde bitiyor.
Howard Zinn'in bir sözü, filmin anlattığı şeyi özetler nitelikte: "İnsanları öldürmenin utancını örtecek büyüklükte bir bayrak yoktur."
Bu Eleştiriyi Paylaşın!