Film Eleştirisi, Sinema, Film eleştirileri, Film kritik, Film yorum
Film Eleştirisi, Sinema, Film eleştirileri, Film kritik, Film yorum


Yolda
Yazan : Batuhan SAÇ

Yolda
Yönetmen
Walter Salles
Senarist
Oyuncular
Sam Riley
Garrett Hedlund
Kristen Stevens
Tür
Macera, Dram
Yapım
124dk. Fransa - Abd - İngiltere, 2012

 

 

Bir yere gidiyor musun ? Yoksa sadece gidiyor musun ?






Beat kuşağının perdeye yansıması olan 2012 yapımı film J. Kerovac’ın Yolda romanından uyarlanmıştır. Hiç bitmeyen yol ve yolculuk edebiyat anlayışlarının da temelini oluşturur. Edebiyat onlar için yolda üretilen bir şeydir. Burada K. Jaspers’in “ Felsefe yolda olmaktır hiçbir yere yerleşememektir; sürekli bir maceradır. Felsefe yersiz yurtsuzluktur; amansız bir göçebeliktir. Felsefe evine hiçbir zaman ulaşamaz. Felsefe sadece aramaktır; aradığını bulamayacağı bile bile aramaktır. Felsefe hakikate varamaz; o hep eksik olmakla yazgılıdır.” anlayışı ve sözüne dikkati çekmek gerekli. Ve ayrıca belirtmeliyim ki filmin ve “yolda” nın felsefi bir temeli olduğunu göz ardı etmek de filmi anlamakta zorluk yaşatacaktır.

Yolda filmini Beat kuşağından Beat kuşağı felsefi özü olan Zen Budizmi’ne kadar yol aldırmak bize film ve Zen Budizmi’nin örtüşen yanlarını gösterecek sanıyorum. Filmde daha başından itibaren zen pratikleri popüler karşıtı, kural karşıtı, anti- teorik bir öğreti olarak karşımıza çıkar.

Filmin çevresinde birkaç turdan sonra filme söylemem gereken filmin meselenin yoğun felsefi yanını yansıtmakta eksik kalmış olması diyebiliriz.

Yönetmenliğini Sam Riley  ve Walter Salles’ın yaptığı filmde  Dean rolünü Garret Hedlund, Sal rolünü Sam Riley, Marylou rolünü Kristen Stewart, Camille rolünü Kristen Dunst ve Carlo rolünü Tom Sturridge oynuyor.WALTER SALLES

Filmin ilk sahnesinde Sal yürüyen bir insandan farklı olarak filmin özetini yani yolda geçecek bir filmin mesajını veriyor.

Babası ölen Sal, Dean ile tanıştığında yolda olmaklığını ve hayatının yolda olan dönemini başlatıyor,  kendini tozlu yollara atıyor. Paraları bitince mevsim işçiliği yapıp yollarına devam ediyorlar , gittikleri her yerde yeni insanlar ve yeni deneyimler ediniyorlar ve Sal her fırsatta yazıyor.

Marylou ile birlikte olan Dean’in özgür ruhu Sal’ı da peşinden sürüklüyor hırsızlık, uyuşturucu alkol ve birçok suç filmin içinde barınırken eril bir dilin haricinde argonun olmaması da dikkat çekici.

Sal’dan ayrılan Dean düzensiz haliyle Camille ile de yaşayamıyor ve sonraları tekrar yola koyularak Sal ile Meksikaya gidiyorlar. Sal’ın dizateri hastalığına yakalandığı vakit, Camille’nin boşanma dilekçesinin ulaştığını ve hayatına dönmesi gerektiğini söylüyor ve Sal'ı öylece bırakıyor. Tekrar karşısına çıktığında ise Sal onu eskisi gibi karşılamiyor.

Ve Sal yaşadığı bütün şeyleri daktilosunun başında kağıda döker.

Filmin sonu “ee noldu şimdi ?” dedirten bir olay/olaysızlık ile bitiyor.

Kitap ile karşılaştırmasını yaptığımda konunun derinliğini filmde kaybettiğini, fakat Beat’e bir başlangıç,  tanışma amacıyla izlenmesi gerektiğini belirtebilirim.
 


Bu Eleştiriyi Paylaşın!