“Umut”, politik Türk sinemasının ilk örneklerinden olma özelliğine sahiptir. Güney burada, toplumun dışında kalmış, ötekileşmiş, ailesinin geçimini sağlayamayan bir adamın he
Umut, gittikçe yayılan motorlu taksilerin arasında faytonculukla hayatını sürdürmeye çalışan, tek geçim kaynağı atları olan bir adamın öyküsü. Sefalet içinde yaşayan ailesinin karnını doyurabilmek için çalışan Cabbar, eski at arabasıyla taksilere rağmen işini yapmaya çabalamaktadır. İşleri zaten kötü olan, tüm esnafa borcu olan Cabbar, atının da araba çarpması sonucu ölmesiyle iyice umutsuzluğa düşer. Artık tek çaresi Hasan’ın sürekli bahsettiği defineyi bulmaktır.
Yılmaz Güney, 1970 yılında senaristliğini, yapımcılığını ve yönetmenliğini yaptığı “Umut” filmiyle Türk sinemasına bir ilk kazandırmıştır. “Umut”, politik Türk sinemasının ilk örneklerinden olma özelliğine sahiptir. Güney burada, toplumun dışında kalmış, ötekileşmiş, ailesinin geçimini sağlayamayan bir adamın her şeye rağmen bir umudu olduğunu anlatırken aslında gerçek manada umutsuzluğun filmini yaratmıştır.
Yönetmen filmde sürekli zengin fakir çelişkisini işlemiş, bunu toplumun en alt kademesinden olan karakterlerle maddi durumu iyi olan insanların aralarındaki ilişkilerle, sürtüşmelerle göstermiştir. Filmin açılış sahnelerinden birisi olan, Cabbar’ın arabasında uyanıp tuvaletini yapmaya gittiği sahne çok manidar. Çünkü Cabbar’ın tuvaletini yaptığı yer bir Sümerbank reklam panosu ve üzerinde de “Birikmiş paranızın teminatıdır.” yazıyor. Burada Yılmaz Güney parasal sistem üzerine oturtulan bankacılığa ve yoksulu dışlayıp onun sırtından geçinen sisteme bir eleştiri getiriyor. Beş kuruşu olmayan Cabbar’ın bankayla tek ilişkisi levhasına işemek olabiliyor; veya bir tepki olarak işiyor.
Bisiklet binen çocukların olduğu sahnede Cabbar’ın oğlu da diğerleri gibi bisiklete binmek istiyor. Ancak bisikleti yok. Diğer çocukların bisikletlerine binmek istiyor, ama diğer çocuklar onu dışlıyor ve bisikletlerini vermiyor. Burada yönetmen sınıfsal adaletsizliğe değinerek, üst sınıf alt sınıf ayrımının servet eşitsizliğine dayandığını ve üst sınıfın servetini paylaşmadığına ve paylaşmayacağına dikkati çekiyor. Çocuk en sonunda bisikleti zorla almaya çalışıyor ama başarısız oluyor.
Cabbar’ın atına araba çarptığı ve çarpan adamla karakola gittikleri sahnede de sınıf adaletsizliğini ve devletin alt kademedeki insanlara nasıl davrandığını resmetmeye çalışmış yönetmen. Karakoldaki sahnede arabası olan zengin adam polisin karşısında sandalyede oturuyor, Cabbar ise ayakta bekliyor.
Mağdur olmasına rağmen polis Cabbar’ı suçluyor ve “Arabacı değil misiniz? Sizden her şey beklenir.” repliğiyle devletin alt sınıf insanlarına yapıştırdığı yafta ve bakış anlatılıyor. Ayrıca sandalyedeki zengin adam polisi sakinleştirip şikayetçi olmadığını söylüyor ve Cabbar’a acıyor. Burada da alt sınıfın kaderinin üst sınıfın rızasına bağlı olduğu gerçeği aktarılıyor.
Film zengin fakir çelişkisinin işlendiği bu tür sahneler sebebiyle Sansür Kurulu tarafından yasaklanmış ve bu çelişkilerin topluma yansıtılması, dönem itibari ile de engellenmeye çalışılmıştır. Şerif Gören’in ikinci yönetmenliğini yaptığı siyah-beyaz film, kimilerine göre çok fazla ajitasyon içeriyor olsa da, çekildiği döneme, daha önceki filmlere ve kendisinden etkilenen sonraki filmlere baktığımızda kendine ayrı bir yer ediniyor. Bir ilk sayılabilecek “Umut”, Türkiye’de politik sinemanın yapı taşları arasına giriyor.
Benzer Yazılar
Bu Eleştiriyi Paylaşın!