Filmlerini izlerken sizi yavaş yavaş içine çeken ve kendinizi kaptırdığınız, içinizi titreterek ağlatan, bazen sınırlarında gezse de ajitasyon yapmayan yetenekli bir auteur yönetmen Çağan Irmak. ” Babam ve Oğlum ” gibi hıçkırarak ağladığımız filmleri ve ” Issız Adam ” gibi neredeyse bir fenomene dönüşen hikayeleri ve kahramanları ile onun artık Türkiye sinemasına hatırı sayılır bir etkisi olduğunu kabul edelim. Hiç durmadan üreten, sinema dışında dizileri ile de adından söz ettiren Çağan Irmak şimdide ” Tamam mıyız ? ” ile bizimle.
Detaylı değinmek istediğim çok yönlü ve çok katmanlı hikayesi yanında müzikleri de Çağan Irmak’ ın önceki filmlerinde olduğu gibi dikkate değer görünüyor. Fikret Kızılok’ tan ” Düşler “, Aytekin Ataş’tan ” Söylenmemiş ” ve Tıklayarak sizinde dinleyebileceğiniz Jason Mraz’ dan harika ” Life Is Wonderful “. Unutmadan bir de jenerikte tamamını dinleyeceğiniz Sıla’dan ” Tamam mıyız ? “.
Rüyalarında İhsan’ ın ( Aras Bulut İynemli ) kendisine seslendiğini görmekte olan, neşeli, bohem bir stilde yaşayan, totemlere takık ve ziyadesiyle özgüvenli karakterimiz heykeltıraş Temmuz ( Deniz Celiloğlu ) filmin daha ilk dakikalarında farkettiğimiz üzere gay’ dir. İhsan ise doğuştan iki kol ve bacağından yoksun bir çocuk. Rüyalar ve mistik bir buluşma… Kader bu iki karakteri neden bir araya getirmiştir ?
Fedakar bir anne ve gaddar bir baba ile yasamak zorunda olan İhsan için hayat yorucudur. Temmuz ise kendisini terk eden sevgilisinin yokluğuna alışmaya çalışmaktadır.
Çağan Irmak birbirinden uzak görünen bu iki karakterin hayat mücadelesindeki benzerliklerden hareketle, ” gay olmak “ durumuna yaklaşımın toplumdaki izlerini kovalayarak, gay olmanın kişisel kabulü, ailedeki yansıması ve toplumun bakışına odaklanıyor. Toplumun bazı katmanlarında aşağılanan bazı katmanlarında ise kabul edilmiş olsa da yaşanan zorlukların neler olabileceğine değinen filmin senaryosu akıcı ve akılda kalıcı.
Temmuz’ un sosyal kabulden yoksunluğu ve zorlukları ile İhsan’ ın engelli olması birbiriyle dikkat çekici derecede örtüşerek gay olmanın ve gay olarak varlığını sürdürmenin zorluklarına işaret ediyor. İhsan’ ın fiziksel eksikliğini etkili bir araç olarak değerlendiren / kullanan yönetmen, Temmuz’ un ruhsal ve toplumsal yoksunluğunu realize ediyor. Böylece gay olmanın kişisel bir tercih olduğu savıyla baskıcı ve dışlayıcı olan toplumsal bakışa, bu durumun bir tercih olmadığını doğmakla başladığını izaha girişiyor. Başarılıda oluyor. Temmuz ile empati kuran her izleyici, Temmuz’ un suskunluğunu kıstırılmışlığını ve babasına haykırarak zirvesini yapan isyanını anlıyor ve hissediyor.
Deniz Celiloğlu’ nun arada bir tekleyen ve abartılı oyunculuğu dışında oyunculuklar dozunda ve yeterli. Açıkçası anne karakterinin aniden mafyavari bir karaktere bürünmesi ve İhsan’ ın annesini işe aldıkları ve Temmuz’ un bunu İhsan’ a açıkladığı sahne gibi hazmı biraz sıkıntılı sahneler olmasa senaryoya da diyeceğimiz yok.
Bir ağlatma üstadından, ustalık zamanların da bir yönetmenden hüzünlü dakikalar ve yeni bir ağlatma denemesi.
İyi seyirler….
Bu Eleştiriyi Paylaşın!