Bu dizi ve filmlerde,“devletlu” isimler,iktidarlarının arkasındaki duyguları,zaafları ve insani yönleriyle resmedilirken, adeta“gökyüzünden yeryüzüne”indirilir.
1837’den 1901’e kadar 64 yıl tahtta kalan Kraliçe Victoria’nın (1819-1901) hayatının bölümleri çeşitli filmlere konu olmuştu. The Young Victoria (2009), 1840’ta kuzeni Saxe-Coburg-Gotha Dükü Albert ile evlenen Kraliçe’nin gençlik yılları ve evliliğini konu edinirken, Victoria&Abdul (2017), Kraliçe’nin Hintli hizmetkârı Abdul Karim’le dostluğunu anlatır. İngiltere’nin en uzun tahtta kalan kraliçesinin yanında 1952’den beri tahtta olan II. Elizabeth (1926- )’in hayatı da dizilere konu oluyor. 2016’da başlayan ve 3. sezonu devam edecek olan İngiliz yapımı Victoria dizisi ile The Crown ilk aklımıza gelenler. Ayrıca artistokrat Crawley ailesinin hayatını da Downton Abbey’de görmüştük.
Bu dizi ve filmlerde, bu “devletlu” isimler, iktidarlarının arkasındaki duyguları, zaafları ve insani yönleriyle resmedilirken, adeta “gökyüzünden yeryüzüne” indirilir. Mrs. Brown da, 1861’de Kral Albert’i kaybettikten sonra uzun bir süre yas tutan ve İskoçya’daki Balmoral Kalesi’ne (https://www.balmoralcastle.com/about.htm) kapanan Kraliçe’nin, onu normal hayata döndürmeye çalışan hizmetli John Brown ile dostluğunu anlatıyor. Kendine has kişiliği ve kural tanımazlığıyla Brown, Kraliçe’nin her dediğini onaylayan danışman ve yaverlerden farklı bir profil çizer ve Kraliçe’nin güvenini kazanır. Monarşinin kaldırılması ve İrlanda Kilisesi’nin Anglikan Kilisesi’nden ayrılması tartışmalarının olduğu 1860larda, Brown, Kraliçe’yi ziyarete gelmiş olan Başbakan Disraeli’yi bile etkiler.
Brown Kraliçe’nin hizmetine girdiğinde 3 yıldır yasta olan Kraliçe’nin, inzivasının uzaması, mecliste çeşitli söylentilere neden olur. 1867’de monarşiyi kaldırma teklifi sunulurken dönemin ünlü siyasi mizah dergisi Punch, Mr. Brown ile yakın dostluğuna atıfla, Kraliçe’yi Mrs. Brown olarak tanımlar. Burada bir parantez açarak, her zaman kurulu düzene karşı olmuş olan bu derginin, çok az el değiştirerek ve aralıklarla da olsa 2002’ye kadar yayınını sürdürdüğünü söyleyelim. Bu muhalif dergiyi 1996’da satın alan isim ise Mohamed Al Fayed. Bir işadamının satın almasına rağmen, aynı çizgide yayınına devam eden, hatta karikatürlerinde Murdoch gibi basın deviyle dalga geçebilen dergi, 2002’de yayınına son verse de ifade özgürlüğünün önde gelen örneği olarak sayılır. (Daha fazla bilgi ve karikatür örnekleri için https://www.punch.co.uk/about/index)
---------Spoiler---------
Mrs. Brown tanımı, Kraliçe’yi huzursuz eder, ama kamuoyundan kaçmaya devam eder. En sonunda Başbakan Disraeli, duruma müdahale etme ihtiyacı duyar ve Kraliçe’yi bu uzak noktada ziyaret eder. Disraeli’nin burada sarf ettiği söz anmaya değerdir: “Hiç bir Başbakan, medeniyetten 600 mil uzakta ülkesini yönetme fedakarlığında bulunmamıştır.” Disraeli, ezeli rakibi muhafazakar Gladstone karşısında, ne olursa olsun “Mrs. Brown’un İngiltere’sini” korumak gerektiğini söyler ve Kraliçe’nin de sembolik olarak gücünü yeniden elde etmesini sağlar. Bu arada, Brown’un artan sarhoşluğu ve kraliçenin güvenliğini takıntı haline getirmesi de göze batmakta, Kraliçe’nin sadık hizmetkârı, hizmetliler arasında alay konusu olmaktadır.
Shakespeare in Love (1998) ve Captain Corelli’s Mandolin (2001)’nin de yönetmeni olan John Madden’in yönettiği 1997 yapımı film, 1998’de En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Makyaj dallarında Oscar’a aday olmuş, eli boş dönmüş. O yıl As Good as It Gets filmindeki rolüyle ödülü kazanan Helen Hunt da Judi Dench’in performansını anmadan geçememiş. Elbette Judi Dench ile John Brown rolünde izlediğimiz Billy Connolly’in performansları hem oyunculara, hem de filme, başta Golden Globe olmak üzere birçok ödül de kazandırmış. Brown’ın kardeşi Archie’yi canlandıran Gerard Butler ile Başbakan Disraeli’yi canlandıran Antony Sher de etkileyici performanslar sergiliyor. İskoçya’nın büyüleyici doğası ve Balmoral Kalesiyle filmin müzikleri de resmi tamamlıyor. Dönem filmlerini sevenlerin izleyebileceği güzel, hafif bir film.
Bu Eleştiriyi Paylaşın!