Film Eleştirisi, Sinema, Film eleştirileri, Film kritik, Film yorum
Film Eleştirisi, Sinema, Film eleştirileri, Film kritik, Film yorum


Matrix
Yazan : Fatih YAVUZ

Matrix
Yönetmen
Lana Wachowski
Andy Wachowski
Senarist
Oyuncular
Keanu Reeves
Laurence Fishburne
Carrie-Anne Moss
Tür
Aksiyon, Bilimkurgu
Yapım
135dk. Abd, 1999






CyberPunk içerisinde “Matrix” Analizi


1-What is the Matrix??
Bu soru hakkında sayfalarca analiz, kitaplar, belgeseller yayınlanmıştır. Bunun sonucunda “Matrix”i saçma bir film olarak değerlendirmek haksızlık olacaktır.
Haksızlık etmediğimiz takdirde dahi entelektüel okumalar ya da tamamen naif bir bilim-kurgu aksiyon olarak izlemek seyircinin kendisine kalmıştır.
Konuşacaklarımızın biraz daha anlaşılabilmesi açısından ise filmin hakkettiği kategoride değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.
The Matrix bu bağlamda tam da Bilim-Kurgu olarak genelleyebileceğimiz sanatsal akımın “Siberpunk” kısmında yer almaktadır.
Siberpunk ise ileri teknoloji düşük yaşam şeklinde tasavvur edilen bir dünyadır. Teknoloji ve bilimin gelişmesine rağmen yaşam kalitesinin çok düşük olduğu hayatı konu alır.
Matrix oluşturulurken mutlaka başka siberpunk ögelerden ilham almalar olacak ve “Matrix”ten sonra yapılan siberpunk çalışmalar da “Matrix”ten ilham alacaktır.
Makineler ve insanlar arasındaki savaşı makineler kazanmış  ve insanların KONTROL’ü amacıyla sinirsel simülasyon-siberuzay-tasarımı yapılmıştır.İnsanın içine zihinsel düzeyde dalış yapabileceği –Matrix’e tekrar giriş- tam da siberpunk kurallarında yer almaktadır.Halbuki “Terminatör”deki SKYNET bu bağlamda ayrılır.
2199 senesi tasvir edilen “gerçek” dünya ise “Gerçeğin Çölü” olarak ifade edilir. Bu bize Blade Runner’daki ekolojik bozulmayı hatırlatır.
Seri genel olarak ileri teknoloji ve sefil yaşam formülüne uyar.
Sefil bir yaşam süren Zion’luların kendileri yüzeye çıkaran ileri teknoloji gemileri ilk örnektir.
Nabuchadnezzar gemisi muhteşem bilgisayar teknolojileri içermesine rağmen tayfanın kirli, eski, parçalanmış kıyafetler giymesi, yemeklerin çok kötü olması siberpunk gözler önüne sermektedir.1997 yapımı “Nirvana” filmindeki yemekhane sahnesi akla gelmektedir.
Filmin birçok yerinde aşırı bilgi yükleme teması kullanılmıştır. Neo ve Cypher’un konuştukları sahnede 15’ten fazla monitör, sayısız kablolar bu temayı doğrular.
Bu aşırı enformasyon siberpunk kilometre taşı filmlerinden “Johnny Mnemonic” filminde de göze çarpar. 500 kanallık tv yayınının izlenmesi “Matrix Reloaded” filminde Neo’nun Tasarımcı ile konuştuğu sahneyle benzerlikler taşımaktadır.
Bu enformasyon ise Nabuchadnezzar gemisi güvertesinde Neo’nun 1999’dan 2199’a gelinmesi öğrenmesi ve ardından kusması ile sembolize edilir.
Johnny Mnemonic filmi siberpunk kurucusu “Neuromancer” romanının uyarlaması olduğu için “Matrix”in de buralardan alıntı yapmasından doğal bir şey olamaz.
Neo, Neuromancer’daki Case gibi genç hackerlardan biridir.
“Matrix”teki insanlar yarı insan yarı makine halinde yaşarlar ve matrix yapısına tekrar girişleri herhangi bir arayüz olmadan –Ghost in the Shell mangası gibi- enselerinden kablo giriş noktası kullanarak gerçekleştirirler.
Siberpunk etkisindeki çizgi dizilerden “Akira”da teknoloji beden bütünleşmesi insan sonrası bir evrim noktası olacağına işaret edilmişti. “Matrix”te Neo’nun öykü geliştikçe hem matrix hem de matrix dışındaki “doğaüstü” yetenekleri bu evrimi destekler niteliktedir.
Aynı temayı Serial Experiments Lain çizgi dizisinde de görmekteyiz.
“Matrix”in siberuzayı “Tron”u hatırlatır.Johnny Mnemonic’teki bu sahneyi “Matrix”te birçok yerde görüyoruz.
Ghost in the Shell’deki  jenerik ise “Matrix”teması ile hemen hemen aynıdır.
Neo’nun filmin başında Morpheus hakkındaki araştırmaları ise bize Serial Experiments Lain’in Distortion adlı bölümünü hatırlatır.
Matrix’in hackerları Neuromancer, Johnny Mnemonic’te olduğu gibi punk-suçlu-tavrındadır ve bir yandan da köleleştirici sisteme karşı özel yetenekli insanlardır.
“Teknolojiyi kontrol edemezsen o seni kontrol eder.” teması üzerine kurgulanmıştır.
Seride teknoloji sadece kötümser paranoyak senaryolarla dışlanan bir unsur değil aynı zamanda yaşam umudunun da taşıyıcısıdır. Bu “Matrix”te ki kararsız tutumun bir göstergesidir. Bunun örnekleri ise Johnny Mnemonic’te de işlenir. “Matrix Reloaded”da ise Neo ile Konsül Hamann arasındaki konuşmada geçer.
Siberpunk’un temeli ise gerçeklik algısının bozulması üzerine kurulmuştur. “Matrix”te filmin tamamı bu konu üzerinde dönmektedir. Gerçeklik algısı işlenirken ise mistik ögelere değinmeden geçilemez.
Neo’nun kahinin yanına gittiği sahnede “Hintli” olarak tasvir edilen çocukla konusması ise bu anlayışı göstermektedir. Nirvana filminde de bu ögeleri sıkça görmekteyiz. Aynı sahnede Akira ile benzerlikler de yer almaktadır.
Serinin dinsel bir kurtuluş hikayesine dönüşmesi devam filmleri ile birlikte görülmektedir. “Matrix”serisi metafizik ve bilişsel olan “melez” dengeyi bozar ve dinsel bakışı siberpunk üzerine uygular. Özellikle Matrix Revolutions “gerçek dünya”da tanrısal mucizeleri ve Seçilmiş kişinin doğaüstü hareketleri ile kendini gösterir. Burada Komutan Locke ve Morpheus’un –Morpheus’un şehri savunmak yerine mucize beklemesinden ötürü ettiği kavgaya şahit oluyoruz.ANDY-LANA WACHOWSKI
Sanal Gerçeklik
Yapay bir evrende yaşayan kahraman fikrini siberpunkta bolca gördük. “Matrix” ise bunu daha radikal hale getiriyor.
Bu radikalizm ise imgelerin kullanılması ile oluşuyor.
Amerikan paranoyak fantezisi; Sessiz, sakin bir Amerikan şehrinde tüketime dayalı bir cennette yaşarken dünyanın bir aldatmacadan, onu gerçek dünyada yaşadığına ikna etmek adına sahnelenen bir oyun, bir şovdan ibaret olduğudur. “Matrix” tam da bu düzen üzerine kurulmuşken aklımıza 1995 yapımı “Truman Show” gelir. Filmin kahramanı zincirlerini kırar ve ardından gerçek aşkına kavuşur. Bu aşk hikayesi filmin sonunda alkışlayan milyonlar için ya da bize dikte edilen mutlu son kavramıyla ilgili olabilir mi ?
Bu Sanal Gerçeklik kavramı Philipp Dick’in -3 büyük bilim kurgu ödüllerinin bir tanesinin adıdır aynı zamanda- 1959 daki yazdığı Çığrından Çıkmış Zaman’ında ilk defa işlenmiştir.
Aslında bu kavram Tüketime dayalı kapitalist toplumun “gerçek” hayatta sahnelenen komşular –figüranlar- ve diğer ögelerin tiyatrosudur.
Örnekleri çoğaltmak istersek George Seaton imzalı “36 Saat” filminde Normandiya çıkarmasından sonra bir Amerikan hastanesini taklit ettiği filmi gösterebiliriz.
Gerçek hayata baktığımızda ise Stalin’in Lenin için “Yoldaş Lenin dinlenmeli ve gereksiz provakasyonlardan uzak durmalı” sözü ve uyguladığı sansürleri bile gösterebiliriz
Sanal gerçeklik örneklerinin hepsinde “René Magritte” dokunuşunu görebiliriz. Gerçeküstü çalışmaları ile meşhur olan Belçikalı ressamın “Bu bir pipo değildir.” çalışması belkide bu çalışmaların önünü açan bir ilham kaynağı olmuştur.
What is the Matrix?
Matrix Nedir? Bu sorunun cevabı Jacques Lacan’a göre “büyük ÖTEKİ”dir.
Sanal simgesel bir düzen, gerçekliği bizim için şekillendiren ağdır.O halde Neo Büyük ötekinin bizim için kurduğu simgesel düzene yabancılaşmıştır.
Büyük Öteki ipleri çeker,özneler konuşmaz konuşturuluyordur. Özne kendi eylemlerine hükmedemez.Buda bize toplumsal bir TÖZ olduğunu gösterir.
Rene Descartes da şöyle demektedir: “Tözü düşündüğüm zaman var olmak için kendinden başka hiçbir şeyin varlığına muhtaç olmayan bir şeyi düşünüyorum. Açık söylemek gerekirse böyle olmayan yalnız Tanrıdır.“
Kelime anlamı olarak kendi kendine yeten anlamına gelir
Yabancılaşmanın sonucu ise KOPUŞ’a doğru gider. Lacan’a göre ÖTEKİ’nin bu hatayı doldurma girişimi Fantezi’dir. Yani Öteki kendi sisteminin tutarlılığını kurmak için fantezi üretir. Dolayısıyla fantezi ve paranoya (Yabancılaşma ve kopuşa ilerleme) hep iç içedir. Matrix’te Neo’nun gerçek dünyaya uyanması tam da Lacan Felsefesine uymaktadır.
Toplumsal yaşamda hayatın getirdiği bazı etkiler ise sürekli şekilde ÖTEKİ’ye ihtiyaç duyduğumuzu gösterir. Örnek olarak; Küresel Kriz, Ahlaki Erozyon, İstenmeyen şeylerin arkasında Yahudi Lobisi olması vb senaryolar üretilebilir.
“Matrix”te büyük Öteki kavramını Dev bilgisayarlar olarak görüyoruz. “Matrix” bu büyük ötekiyi saklayan bir perdedir.
1999 bu perdedir ve 2199’daki Gerçeğin Çölü tam olarak “gerçek”tir.İnsanların bu gerçeği görmemesi için bu perde yani büyük Öteki’nin kurduğu Fantezi’dir
Hegel’e göre ise bu fantezi perdesi aslında gerçekliğin aşamalarından biridir.Çünkü gerçekliği anlamak için “gerçek olmayan” bir karşıtı olmalıdır.Yani Diyalektik olmadığı sürece gerçekten söz edemeyiz.
Yani “Matrix”in kendisi gerçekliği anlamamızı sağlayan gerçektir.
Gene bu felsefenin üzerinden gidecek olursak Claude LeviStrauss’un fikirlerine göre;Çift kutuplar’ın birbirini tamamladığını savunarak Hegel’i ileriye taşımıştır.Elma’nın gerçek olduğu anlamamız için elma olmayan bir şeyle karşılaştırmamız gerekir.Bu fikirlerin sonucu olarak Cinsiyet ayrımı,Siyasal olarak SAĞ-SOL ayrımı gibi örnekler çıkar ortaya.Fikre göre Sağ görüş olmadan Sol görüş,Sol görüş olmadan Sağ görüş olmaz.
“Matrix”e gelecek olursak bu fikirler ışığında Sanal Gerçeklik yani “MATRIX” içinde ölen bir karakterin “Gerçek” hayatta da ölmesidir.Filmin içerisinde Morpheus Neo ile yaptığı konuşmasında “Zihin olmadan beden yaşayamaz.” demektedir.
Kurtarıcı yani “O” yani seçilmiş kişi kavramı insanoğlunun her zaman aradığı insan olmuştur.
“O” kavramı insanların onuru için savaşan insanların –O benim onurumu benim yerime korur,benim hürriyetimi benim yerime korur,ilahidir ve ilahiliğini yaptıkları ile değil benim yanımda fiilen bulunmasından kaynaklanır- düşüncesi sebebiyle var olmuştur. Bu sebeple kahin seçilmiş kişiyi haber verir ve Matrix’te bunu kullanmak zorundadır.Neo’nun yaşadığı Matrix’in 6. kurulan Matrix olduğunu görüyoruz.
Kurtarıcı’nın bu sebeplerle çıkmasını Ajan Smith’in “FREUD”vari konuşmasından anlıyoruz;
“Biliyor musun ilk matrix mükemmel bir insan dünyası için tasarlanmıştı. Kimsenin acı çekmeyip herkesin mutlu olabileceği bir yer. Bir felaket oldu. Kimse programı kabul etmedi. Neredeyse bütün hasatlar kaybediliyordu. Bazılarınız bunun sebebini program dilinin sizin dünyanızı tanımlamaya yetecek güçte olmadığı şeklinde yorumlandı. Ama bana soracak olursan, bir tür olarak insanoğlu kendi gerçeklerini acı ve eziyet üstüne kurmayı seçiyor. Bu yüzden mükemmel dünya ilkel beyinlerinizin durmadan uyanmayı denediği bir rüya halini alıveriyor. Bu nedenle, “Matrix” bu şekilde yeniden tasarlandı: Uygarlığınızın en mükemmel hali”.


Bu Eleştiriyi Paylaşın!