Kate Winslet (Sarah Pierce) , Patrick Wilson (Brad Adamson) , Sadie Goldstein (Lucy Pierce) , Ty Simpkins (Aaron Adamson) , Jennifer Connelly (Kathy Adamson)
Son kitabı Firarperest’ te Elif Şafak, evliliği gül bahçesine benzetiyor. Gül bahçesini de lâbirente: “İç içe dönemeçler, çıkmaz sokaklar, beklenmedik sapaklar… Bilmece içinde bilmece… Saptığın her yol seni lâbirentin daha da içine sokar. Merkezine. Göbeğine. Öyle bir hal alır ki en nihayetinde, bu lâbirente ne zaman ve nasıl girdiğini bile hatırlamaz olur; geri dönüş yollarını hepten yitirip kaybolursun. Bu arada “eski sen” en bekâr, en genç ve toy halinle lâbirentin dışında bir duvar dibinde sessizce bekler. Elinde solmuş çiçekler. Yüzünde mahzun bir ifade. Bekler ki hatırlayasın Bekler ki dönesin. Bekler ama nafile…”
Benim de başımdan geçti bir evlilik. Neden geçmişteki bir kaza haberi gibi bahsedilir eski evliliklerden? Hayır, ben bunu yapmayacağım. Bu, haksızlık evliliğime, karıma, bana… Baştan alıyorum, benim de bir zamanlar bir karım vardı. Bizimki nitelikli, güzel bir aşk evliliğiydi. Zamanla, her ilişki gibi, tavsadı ve biz, aşkımızı büyük sorumluluklardan, bilinçsizce, uzak tuttuğumuz için -çocuk, mortgage, ortak yatırım ya da iş gibi- ve ikimizin de yalnızlık fobisi, özgüven gediği olmadığından, sağlam ve sağlıklı biçimde evliliğimizi nihayete erdirebildik. Her zaman saygılı, her anı güzeldi. Hala anlayamadığım nasıl aynı oyuna geldi? Belki çocuk istedi. Şimdi bir oğlu var dünya güzeli, gözleri tıpkı annesi…
Todd Field’in Little Children filminde de iki evli, mutsuz ve umutsuz çift var. Kendilerini, eşlerini aldatır buluyorlar. Birkaç sene önce sorsalar belki asla yapamayacakları şeyler sıralamasında aldatmayı birinci sıraya koyacaklar ve belki durup bir düşünseler karşısındakiyle arasında, mutsuz bir evlilik dışında, başka ortak nokta bulamayacaklar. Sera (Kate Winslet) mutsuz, yanlış adamı seçmiş evlilik için, doğrusu varmış anlamına geliyor bu. Şöyle söyleyeyim, baştan yanlış adamı seçmiş. Brad’in (Patrick Wilson) yaraları başka sebeplerden; ama o da mutsuz işte, çözümsüz kalmış bu gidişte. Göbeğinden koca koca sorumluluklarla bağlamış karısına kendini, tıpkı Sera gibi. Tek ortak nokta mutsuz evlilikleri dediğim gibi, Brad’in karısının, Sera’nın ojelerini görüp, kuşkularından vazgeçmesi, bunun açık göstergesi.
Brad karısını, Sera’nın daha güzel, daha hoş ya da daha daha daha olmasından ötürü aldatmıyor. Hatta Sera’nın, karın çok mu güzel? sorusuna, oldukça, güzellik önemli değildir Sera, cevabıyla mukabele etmesi, karısının uzun bacaklarına, parlak saçlarına, mükemmel göğüslerine mukabil, Sera’nın kısa boylu, erkeksi, kaşlarının gereğinden kalın olması, aldatmanın doğasını aşikâr ediyor. Bu cevabı yine Sera destekliyor. Kitap kulübü toplantısının Madam Bovary kritiğinde, Emma’nın kocasını aldatmasını, alternatife duyulan açlıkla savunuyor. Hatta Emma’yı feminist buluyor. Madam Bovary’de Emma’ya yapılan haksızlığa bu filmde Sera da maruz kalıyor. İlk sevişmelerinde Brad, kendini kötü hissediyor musun? diyor, Sera, hayır, adamsa ben hissediyorum, hem de çok kötü hissediyorum, diyor. Erkekler her pozisyonda, bazen senarist, bazen yönetmen, bazen yazar, bazen bir kayınvalide, bazen bir baba, yasa, töre, ahlak tarafından hep bir şekilde aklanıyor, her durumda engelleri aşıyor, aşıyoruz. Sera kötü bir anne, kızını öteliyor. Brad süper baba, hep enerjik, hep eğlenceli, hep ilgili.
Emma (Bovary) bu makûs kaderi bildiğinden, gebe olduğunu öğrendiğinde erkek çocuk doğurmak istiyor. Oğlan istiyor. Güçlü olacak, esmer olacak, adını Georges koyacak. Bir erkek çocuğu olduğunu düşünmek, geçmişteki bütün güçsüzlüklerden bir öç alma umudu sanki. Erkek ne de olsa özgürdür, tutkuları ve ülkeleri dolaşabilir, engelleri aşabilir, en uzaktaki mutlulukları dallarından koparabilir. Ama kadın sürekli engellenir. Hem hareketsiz, hem esnektir, yasanın bağları da, bedenin güçsüzlüğü de karşıdır ona. İradesi, şapkasının bir şeritle tutturulmuş tülü gibi, her rüzgârda çırpınır. Her zaman sürükleyen bir arzu ve engel olan bir ahlak düşüncesi vardır.” Belki aynı sebeplerden benim memleketimde de kadınlar hep erkek çocuk doğurmak isteği içindeler.
J.J.Rousseau Emile’ de der ki: Çocukluğunda disipline alıştırılan bir kadın itaat etmekte zorlanmaz. Küçükken anne ve babasına, büyüdüğünde ise bir erkeğe ya da erkeklerin kararına saygı duymakta güçlük çekmez. Erkeğin kararını bertaraf etmek bir kadının başarabileceği bir iş değildir.
Bütün dünya size danışmadan mutabakata, ittifaka varmış gibi sol yanımın dost bacıları. Ah canım Rousseau! Toplum Sözleşmesi‘ ni de aynı ellerle mi yazdın?
Ortalığı çok bulandırdım. Yeniden Little Children‘ a dönmek istiyorum… Her ne sebeple olursa olsun, bir insanın yaşama hakkının elinden alınamayacağına inanıyorum, mevzubahis çocuklar oldu mu işin içinden çıkamıyorum. Emir’in saçının teline zarar gelebileceği düşüncesi bile beni çılgına çevirmeye yetiyor. Emir şimdi nur topu gibi bir ergen. Çok güzel bir çocuktu. Şimdi de pek yakışıklı bir beyefendi, tıpkı babası gibi. Ben evliyken o küçücüktü. Karımla, Emir’e sürekli “Flamentaynş” yani Dr. Frankenstein, dedirtip gülerdik. Bir zaman sonra söylemez olmuştu, sıkılmıştı çocuğum. Emir’in saçının teli… Beni deli etmeye yeterli. Filmde bir çocuk istismarcısı da var. Daha doğrusu psikoseksüel bozukluğu olan (filmin kendi açıklaması) hasta bir adam. Yaraladığı ruhlardan biri bir çocuk. Adam hasta ve tedavisini filmin sonunda kendisi yapıyor. İzlerken bu hasta ruhluya kızmamış olmam beni şaşırttı. Acıdım. Merhamet güdülerim arzıendam eyledi. Tıpkı Sera’da ve Brad’de olduğu gibi.
Eski karımın bir oğlu var gözleri kendi gözlerine benzeyen. Eski karım çok mutlu, biliyorum, tanırım onu, sesinin tonundan gününün nasıl geçtiğini bilirim. Peki, neden ben onu düşünürken yüreğimin sızlamasına engel değilim? Neden kulaklarımda Turgut Uyar’ın Geyikli Gece‘ si çınlıyor?
“…
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
İyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
…
Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum”
Güzel gözlü oğlanın, gülüşü gözlerinden güzel annesi, sıkça aklıma geliyorsun. Uzanıp kendi yanaklarından öpebiliyor musun?
Bu Eleştiriyi Paylaşın!