Her saatte, herkesin bir yerlere yetişmek için sokaklarda koşuşturduğu, herkesin acelesinin olduğu, kimsenin beklemeye tahammülü olmadığı, teknolojinin gelişmesiyle, Tv ve internet gibi araçlar yüzünden enformasyon saldırısı altında kalan sabırsız bir dünyada, sinemanın da yavaş bir akış içerisinde seyretmesini bekleyemeyiz. Kapitalizmle ve buna bağlı olarak gittikçe gelişen tüketim kültürüyle beraber, toplum da önüne konulanı bir an önce tüketip, haz alıp, yürümeye devam etmek ister. Sinema da kuşkusuz her şey gibi bu süreçten nasibini alır. Çağdaş Amerikan Sineması ve bunun tüm dünyada yansımaları, kişisel görüşüm olarak bunun bir sonucudur. Bordwell’in incelemelerinden yola çıkarak Amerikan Sinema’sının gelişim sürecine bakarsak, geçmişteki ve bugünkü biçemsel değişim arasındaki farkı görürüz ve bu biçemsel değişimin birkaç satır önce öne sürdüğümüz teze kanıt olarak gösterebiliriz. Bordwell’in de dediği gibi, bu değişimi anlayabilmek için geniş kültürel gelişmelere bakmamız gerekebilir.
Bu yazımızda David Bordwell’in “Yoğunlaştırılmış Devamlılık Kurgusu: Çağdaş Amerikan Sinemasında Görsel Üslup” makalesinden yola çıkarak Fransız sinemasının, adını kült filmler arasına yazdırmış olan, Luc Besson’un “Leon” filmini analiz edeceğiz.
Bordwell’e göre devamlılığın yoğunlaştırılması, Çağdaş Amerikan Sineması’nın eski, geleneksel sinemaya nazaran en çok dikkati çeken farktır. Bordwell yoğunlaştırılmış devamlılığı dört temel madde üzerine oturtmuştur. Bu maddeleri “Leon” filminde de görmek mümkün mü değil mi, yani “Leon” Çağdaş Amerikan Sineması’ndan etkilenmiş mi etkilenmemiş mi şimdi ona bakacağız.
Kurgunun çağdaş sinemada hızlanması yoğunlaştırılmış devamlılığın birinci maddesidir. Kurgunun hızı ortalama çekim uzunluğuna, süresine bağlıdır. 1930-60 arası yıllarda ortalama çekim süresi 8-11 sn. civarındayken çekim sayısı 300-700 arasındaydı. Bugün ise çekim süresi 4-5 sn.ye kadar düşerken çekim sayısı da 1000-2000’ lere kadar artmıştır. Leon filminin çekim sayısına ulaşamasam da bazı sahneler üzerinde yaptığım çalışmadan çıkan sonuca göre ortalama çekim uzunluğunun 4-5 sn. civarlarında olduğunu gördüm. Önceden konuşma sahneleri genelde tek planda, iki karakteri aynı çerçeveye koyarak gösterilirdi ve bu da doğal olarak, konuşma bitesiye kadar çekimin kesilmemesinden kaynaklanan, daha uzun çekim sürelerine neden olurdu. Çağdaş Amerikan Sineması kaynaklı bugünkü popüler sinemanın yaptığı ise, konuşma sahnesinde her söz söyleyen karaktere ayrı ayrı kesmektir (burada amors vs. gibi teknikler de kullanılır). Bu da doğal olarak çekim sürelerinin azalmasına yol açar. Buradan yola çıkarak “Diyalog Sahnelerinde Daha Yakın Çerçeveleme” maddesine pas atacağız, ancak bunu odak uzaklıklarını inceledikten sonra yapacağız. “Leon” filminde de bu çeşit sahneler çağdaş sinema tarzında yapılmıştır ve bu da orantısal olarak çekim sürelerinin kısalmasına yol açmıştır. Bunu yalnızca konuşma sahneleriyle sınırlamak yanlış olur. Diğer sahnelerde de çekim sürelerinin kısa tutulmasının “tüketici” seyirciyi sıkıp filmden koparmamak için yapıldığını söyleyebiliriz.
Boardwell yoğunlaştırılmış devamlılık kurgusunun ikinci temeli olarak “Objektiflerin Odak Uzaklıklarında ki Aşırı Uçlar” dan bahsetmiştir. 1940’ lara kadar Amerikan sinemasında objektiflerin odak uzaklığı 50mm.iken çağdaş sinemada uzun odaklı objektifler, yani daha dar açılı objektifler kullanılmaya başlandı. İlk madde de söylediğimiz gibi bir diyalog sahnesini çekimlere bölerek aldığımızı düşünürsek geniş açıdan değil sadece kişiyi görecek şekilde dar açıdan çekmemiz gerekir. Leon’daki çekimler genel olarak oyuncuyu göğüs hizasından çerçeveye alacak biçimdedir. Filmde uzun odaklı objektiflerin en çok kullanıldığı yer başlangıç sahnesidir. Karakterlere extreme-close up yapmak için kullanılmıştır. Geniş açılı çekimlerin daha çok sahne açılışlarında ve kapanışlarında kullanıldığını görürüz. Bu da bize gösterir ki, günümüzde artık geniş açı, alan derinliği yaratılmak istenmezse ve çok özel bir anlamı yoksa sahneyi ferahlatmak için, açılış ve kapanış için kullanılmakta. Ayrıca 60’ larda yaygınlaşmaya başlayan netlik kaydırma hareketini de filmde birçok sahnede görmemiz mümkün (örn: Mathilda’ nın sütleri buzdolabına yerleştirdiği plan).
Birinci maddede de söz ettiğimiz gibi “Diyalog Sahnelerinde Daha Yakın Çerçeveleme” yapılması, günümüzde de sıkça kullanılan, Amerikan sineması kökenli bir yöntemdir. Altmışlardan sonra daha çok kullanılmaya başlanan bu yöntem Leon’da da hemen hemen tüm diyalog sahnelerinde kullanılmıştır. Çerçeveye orta ya da yakın düzeyde yerleştirilen karakterlerin bakış boşluklarının da doğru ayarlanmasına dikkat edilmiştir.
Boardwell “Serbestçe Dolaşan Kamera” yönteminin Hollywood yönetmenlerinin sabit özellikleri haline geldiğini söyler. Kuşkusuz ki bu yöntemi tüm dünya sinemalarında olduğu gibi Leon’da da görürüz. Bu yöntemle karakteri merkezde tutmak için panlar yapılır veya kamera karakter ortaya çıkasıya kadar derinlikte yakınlaşır. Buna Leon’dan örnek olarak Stansfield’in Mathilda’nın ailesini öldürmeye gittiği sahneyi gösterebiliriz. Boardwell’in söylediği, bu yönteme dahil olan, sahne açılışında kameranın önemsiz bir yerden başlayıp karaktere doğru kayması veya kapanışta tam tersinin olması filmde çok kullanılan bir kamera hareketi değildir.
Film üzerinden tartıştığımız bu dört maddede de gördüğümüz gibi, yoğunlaştırılmış devamlılık kurgusunun bu dört temeli birbirine bağlıdır ve birbirinin içine geçmiştir. Bir temel bir diğerine sebep olur. Filmdeki diyaloglar çekimlere bölündüğü için her kişi yakın planda çekilmiştir. Bu da tek plan yerine farklı planlar kullanılmasına yol açıp ortalama çekim süresinin artmasına sebep olmuştur. Bunu yaparken karakterler geniş açıdan değil, tek tek yakın açılardan çekilmiştir ve bu da daha uzak odaklı objektiflerin kullanımına yol açmıştır. Sahnelerin açılış ve kapanışlarının genelde geniş açılarla yapıldığını da görürüz. Buradan şunu çıkartabiliriz ki, Fransız yapımı olan “Leon” filmi büyük ölçüde Çağdaş Amerikan Sineması’ndan etkilenmiştir.
Bu Eleştiriyi Paylaşın!