Kasvetli bir güne, bezgin, bedbin, beter uyandım. Eklemlerimde geceden kalma gam kasavet tortuları engelliyordu devinimlerimi. Baban gitmişti ve sen alt dudağının titremesine engel olamazken, tuzlu ifrazatların yanaklarını parlatırken, ben belki gülüp eğlenmiştim.
Bilemezdim.
Perdeleri açmadım. Pijamalarımı çıkarmadım. Öğle saatlerinde kargoyla gelen paket karşısında şaşkındım. Açtıktan sonra donakaldım; içinde bir paket güllü lokum ve bir DVD; “Kızarmış Yeşil Domatesler”. Fersah fersah öteden göndermiş munis, yumuşak, dökmeyen, saçmayan eller. İzlemiştim yıllar evvel. Hüzün taşan bir film. Bildim: Yalnız hüzün sakinleştirir beni. Hüzünün, hüzünü susturduğu görülmüştür. Bir fincan kahve yaptım; sütsüz, şekersiz. Yaşam gibi, acı ve kara. Altın vuruşa meyletmiştim. Daha daha hüzün, biraz daha… Sesine hayran, yanağındaki benin karasına hayran olduğum bir “şarkıcı” arkadaşımın, konserlerinde benim için söylediği şarkılara gereksinimim vardı dahası için. Efil efil sesine… Yanık yanık… Telefonum çaldı. Karşımda o vardı, hemen kulağımın içinde. Fonda bir enstrüman sesi. “Nedir o?” dedim. Dedi, civan bağlama. Başladı çalmaya. Çaldı; söyledi söyledi söyledi… Küçük bir konserden sonra, hoşça kal kardeş, dedi. Hoşça kal kara gözlü. Teşekkür ederim.
“Kızarmış Yeşil Domatesler” in kıvamı gelmişti. Dedim ya; yalnız hüzün sakinleştirir beni.
Abartısız, sakin oyunculuğun; sıcak bir atmosferin içine usulca yerleşiverdim hemen. Film, egemen olanın hükümranlığını, zalimin mezalimini, melanetini; erkeğin kadını, beyazın siyahı ittirip kaktırmasını, yok, ağzına yüzüne çakmasını, kırbaçlayıp yakmasını işlemiş. Esas husus bu değil aslında. Tüm bu vahametin karşısında, kollarını önünde kavuşturmuş, çocuklarına güvenen, mağrur anne gibi dostluk, dayanışma, sevgi, güven ve umut ve umut ve umut, kat kat. Lakin her katın arasında, yaşamın esas hükümranı Hüzün adlı kraliçe, belirgin tat. Filmdeki insanlar gülümsüyorlar onca acının içinde. Böyle insanlar var biliyorum yeryüzünde. Hatta görmüş müydüm birkaçını ne? Filmde, kopan kola cenaze töreni düzenliyorlar mesela. Pederle, pazar günü ayinlerine katılmaya mukabil pazarlığa oturuyorlar. Gülümseyebiliyorlar.
Hüzün, dedim. Umutla yenilendim.
İç organlarımın iç kısmında bir göl vardı. Dün, sakarmekeler, bahriler sökün etti. Aheste salınırlarken, ısı aniden sıfır derecenin altına düştü ve göl dondu. Bahriler ve sakarmekeler havalanırken gölü ve babanı alıp gittiler. Sanırım şimdi daha güneyde, daha ılıman bir iklimde konuşlanmış, sair kuşlara mihmandarlık yapıyorlar.
Gölümün yokluğunu hissediyorum karın boşluğumda. Olsun.
Uğurlar olsun.
Güle güle amca.
Bu Eleştiriyi Paylaşın!