Bir Ankaralı için İstanbul başkasının çocuğu gibidir, gülüyorken sever, ağladığında bırakıp gitmek istersin.”
Geçmişinden ve hep özledikleri Ankara’ dan kopmuş iki kişinin, geçmişlerinin izlerinde İstanbul’ da ki tesadüfi buluşmaları. Bu buluşmaları ile başlayan ve yeniden alevlenen hatıraları ile aşk…
Altan Erkekli baba karakteri ile oğlu Özgür’ e (Mehmet Günsür); “Birini görürsün ve hayatında olmasını istersin. Ama bazen bunu tüm hayatın boyunca beklersin.” diyor. Tüm hayatı boyunca beklediği büyük aşkla buluşan Özgür inanılmaz tesadüflerle çocukluk aşkına kavuşur.
“Sen neredeydin bugüne kadar”
Geçmiş bazen acıtır onu, babası, koptuğu şehir, annesi ve müzik… Sonra tüm yaşamının ayak bağı tekleyen kalbi. Ona geciken aşkına delice sarılır Özgür.
Sonra Deniz (Belçim Bilgin Erdoğan), oda mutsuz bir ilişkinin içinde tepe taklak dünyasına şekil vermekle meşguldür. Ta ki bir gün, ilişkisi en dipteyken karşısına çıkan yine kendisi / çocukluğunun tek fotoğrafının onu götürdüğü Özgür’ ü görene kadar…
Müslüm Gürses’ in, tıklayıp dinleyebileceğiniz, Murathan Mungan’ ın sözlerini yazdığı nefis girişi ile başlayan ve tüm filme damgasını vuran başarılı müzikleri ile bir aşk hikayesi. Yönetmen bu filmle sinemasının asıl şimdi başladığını söylüyor. “Vizontele” ile başlayan, “G.O.R.A” ile devam eden, “Sınav” gibi inanılmaz derecede başarısız ve niteliksiz bir sinema örneği ile bizi sineması hakkında umutsuzluğa düşüren, ardından “Yahşi Batı” örneği ile de komedinin diğer bir büyük duayeninin gölgesinde sinema deneyen bir Ömer Faruk Sorak… Şimdi de tesadüflere boğduğu bir aşk filmi ile sinema hayatına devam ediyor.
Yönetmen özellikle filmin “flash-back” lerinde, muazzam bir görsellik, duruluk ve inandırıcılık sağlamış. Altan Erkekli’ nin ve aşıkların “çocukluk karakterlerini canlandıran oyuncuların” başarılı oyunculukları ile bu geçmişe dönüşler, hikayenin en keyifli kısmını oluşturmuş. Filmin ilk yarısı akıcı bir hikayeye sizi çekiyor ve bu cilveleşmeleri keyifle seyrediyorsunuz. Özgür karakteri ile Mehmet Günsür filmin sonuna kadar sempatik ve iyi bir oyunculuk ile aşkın erkek tarafında üzerine düşeni yapmış.
Oysa bu başarılı oyuncuların içinde sinemanın taze oyuncusu Belçim Bilgin Erdoğan, aşkın kadın tarafında, özellikle filmin ilk yarısında ve geçmişe dönüşlerde yakalanan inandırıcılık ve akıcılığın aksayan tek unsuru olmuş. Hemen her diyaloğunda, aşıkların nihai buluşmasında ki -magazinin dilinden düşmeyen- sahneler dışında bir türlü oluşturamadığı inandırıcılığı ile göze batan ve abartılı bir oyunculuk sergilemiş.
Ve hikaye… Başlarda hadi olabilir bu kadar tatlı tesadüf dediğininiz hikayenin sonlarına doğru filmde tesadüfler çığırından çıkıyor.. Bu o kadar abartılıyor ki, hikaye komikleşiyor ve bu tesadüfler sizi filmden koparıyor.
Aşk tesadüfleri sever sever de, bir yere kadar sever… Her şeye rağmen keyifle izlenecek bir aşk hikayesi…
Benzer Yazılar
Bu Eleştiriyi Paylaşın!