“Annie Hall” (1977), Woody Allen’ ın yönetmen ve ortak yazarlığını yaptığı, Brooklyn doğumlu Yahudi komedyen Alvy Singer ve şehirli küçük-burjuva Annie Hall (Diane Keaton ) arasındaki karamsar ve yarı biyografik filmi.
Alvy karamsardır, mesela insanları zavallılar ve çaresizler olarak ikiye ayırır; ‘çaresizler’ kör sakat gibi engelliler (Bunların hayata nasıl katlandığını bilemez!), ve ‘zavallılar’ yani geri kalan herkes! Alvy tüm Woody Allen karakterleri gibi ‘çok’ konuşur, her şeyi analiz eder. Filmde en çok analiz edilen ana başlıklar aşk, ölüm, psikanaliz, sex ve dindir.
Alvy ve Annie arasındaki aşk aslında imkânsızdır. Çünkü en başta aralarında aileden gelen kültür farklılıkları vardır; bir tarafta aristokrat burjuva bir aile, öbüründe geleneksel bir Yahudi ailesi…
Alvy küçüklüğünden itibaren hayatı ölümle anlatmaya çalışır, “Ölüm benim obsesyonlarımdan biridir.” der, kız ise hayatı yaşamak ve tadını çıkarmak gerektiğini düşünür. Hakikaten dinsel ailelerde ölüm küçük yaşlardan itibaren anlatılmaya ve öğretilmeye çalışılmış ve bir korku ya da sınav unsuru olarak insanların hayattan gerçekten keyif almalarının önünde en büyük engellerden biri olmuştur. Annie’ nin ki gibi ailelerde ise yeni bir şeyler yaşamak, amaçları hayalleri peşinden gitmek, yeni insanlarla tanışmak, cocain ve marihuana gibi uyuşturucularla uçmak anlamına gelir hayat. California LA e taşınıp yeni arkadaşlıklar ve partilerle hayatını renklendirmek ister. Alvy ise aslında hayattan ne istediğini tam olarak bilmemektedir, Newyork’ da yaşamak ister ama pek de sevmez, aşık olduğu kadını sürekli eleştirir. Ve hep Freud’ un şu lafını tekrarlar:
“I would never want to belong to any club that would have someone like me for a member.”
Yani özetle, beni kabul edebilen bir kadının seviyesinde biriyle asla beraber olamam! Bence bu yargı, erkeklerin en büyük komplexlerinden biridir. Olduğu gibi kabul edenler yerine, peşinden koşturan kadınlara daha kolay aşık oluruz!
Tanıştıkları ilk saatlerdeki flirt sahneleri hoşa giden sakarlıklar, doğallık, canlılık, sempati, utangaçlık içeren güzel ve samimi sahneler olmuş.
Gerçekçi sahnelerden birisi, ilişkinin artık tıkandığı ve ayrılmaları gerektiğini ikisinin de aynı anda içlerinden geçirdiği sahnedir. Annie inisiyatifi alır ve “Artık bununla yüzleşmemiz gerekiyor, bu ilişki tıkandı.” der. “Aşk bir köpekbalığı gibidir; ya dibe batar ya da burnunun dikine olanca hızıyla gider.” Onların “köpekbalığı çoktan ölmüştür.”
Alvy sürekli her şeyi analiz eder (nervous verbal diarrhea), adeta bira sarhoşu gibidir. Cinsellik ise genelde hissetmek üzerine kurulu, huzur ve tandres içinde yaşanan bir ritueldir. Çiftimizin ilişkileri şehvetli olmaktan çok, ikisininde katlandığı bir sıkıntı gibi geliyor. Psikiyatristlerinin odasında ekranın her iki tarafında aynı sorulara ne kadar farklı cevaplar verdiklerini , erkek ve kadın algısının ne kadar farklılaşabildiğini görüyoruz. Alvy’ nin, sahilde yürürken Annie’ yi ensesinden tutması da bana hem babacan, hem dostane hem de dominant ve maço bir jest olarak göründü.
Filmde sitkom montajları, müzik prodüktörleri, sinema sektörü gibi birçok konu hakkında da ince eleştiriler var.
Woody Allen, en iyi film dahil 4 dalda Oskar alan bu filmde, zekâ içeren seviyeli esprilerinin yanında, sinema için yaratıcı ve yenilikçi sayılan birçok sinema tekniğini de denemiştir:
*Kameraya bakarak izleyiciyle direk diyaloğa geçildiği ve izleyicinin şahitliğinin alındığı sahneler,
*Babaannenin onu nasıl gördüğünü yansıtma- masada şapkalı ve sakallı Yahudi olarak değişmesi- sahnesi,
*Sinema kuyruğunda bir yazar(Marshall McLuhan) hakkında atıp tutan bir adamla, direk yazarın kendisini getirip yüzleştirme ve keşke gerçek hayatta da böyle olsaydı dediği sahne,
*İki farklı ortamı karşılaştırmak için ekranı ikiye bölerek iki ayrı ortamı da göstermesi,
*Annie’ nin ruh ve bedenini ayırma sahnesi,
*Masaldaki kötü cadıya aşık olmasının canlandırıldığı animasyon sahnesi gibi sahneler ve gençlik ve çocukluk çağlarına flash-back ler,
*Hafızasını yenileyip eski anılara dönüşler gibi sinema teknikleri…
Woody Allen tarzını sevenlerin kaçırmaması gereken bir film… İyi seyirler…
Benzer Yazılar
Bu Eleştiriyi Paylaşın!