Film Eleştirisi, Sinema, Film eleştirileri, Film kritik, Film yorum
Film Eleştirisi, Sinema, Film eleştirileri, Film kritik, Film yorum


Agora
Yazan : Özgür APAK

Agora
Yönetmen
Alejandro Amenábar
Senarist
Mateo Gil
Oyuncular
Rachel Weisz
Max Minghella
Amber Rose Revah
Manuel Cauchi
Alejandro Amenábar
Tür
Dram, Macera, Tarih
Yapım
127dk. İspanya, 2009






Açıkçası ilk adını duyduğum günden beri merakla beklediğim bir filmdi.

Alejandro Amenabar’ı ‘Tez’ (Thesis) filmini izledikten sonra aklıma yazmıştım. Çok farklı, ilginç bir gerilim filmiydi. Daha doğrusu amacı gerilim olmayan ama fazlasıyla geren bir filmdi. Daha sonra yine beğenerek izlediğim ‘Open Your Eyes’ ile benim için başarısının bir rastlantı olmadığını kanıtlamıştı. Tabii ki, Javier Bardem’in muhteşem oynamış olduğu Mar Adentro ise izlediğim en iyi filmler listesine rahatça girer. Bu anlamda Amenabar için iyi yönetmen sıfatını rahatlıkla kullanabilirim…

Agora, “muhteşem bir film” değil ama kötü hiç değil. Peki nasıl bir filmdir Agora? Bir kere Hypatia karakteri bu filmin amacı değil(miş). Afişte bu kadar öne çıkarılmış olması yanılttı beni; çünkü filmde Hypatia bir mihenk noktası olarak vazife görüyor; filmin asıl derdi İskenderiye Kütüphanesi döneminde dini küstahlığın -hem paganlık hem Hıristiyanlık hem de Yahudilik adına-, radikalizmin “medeniyet” dediğimiz şeyi nasıl yerle yeksan ettiğini anlatmaktır.

Amenabar filmde, çatışan her üç dine de uzaktan bakmayı tercih etmiş; hiçbirine özel bir önem atfetmediği gibi “körlüğün” her an her yerde, herhangi bir dinde ya da inanışta iktidar hırsı ile nasıl kaynaştığınıve kendini nasıl meşrulaştırdığını başarılı bir biçimde anlatmış. Elbette ki şu an yeryüzündeki egemen dinlerden biri olan Hıristiyanlığı merkeze alarak.

Film MS. 400-415 yıllarına tekabül ediyor. “Medeniyet” kavramının evrensel ve zamanlar üstü, “çağdaş”ın dönemsel olduğunu anlamamız adına bu hikaye çok önemli. Hypatia, İskenderiye’deki Museion okulunda felsefe, matematik, geometri gibi dersler vermektedir. Açık olarak inançsızdır. Bu anlamda dinsel küstahlık ve radikalizme bulaşmamıştır; lakin filmde zaman zaman bilimsel küstahlık sergilemesinin gösterilmesi de yönetmen açısından konuyu işleyiş anlamında benden on puan aldı. Bir konuyu küstahlık seviyesinde savunmak körlüğü de beraberinde getirir. Bu, bilim insanları için de kabul edilmez bir şey olmalıdır.

Amenabar, dinsel küstahlığın iktidar hırsı ile nasıl kardeşmişçesine kaynaştığını ve önüne çıkan her şeyi nasıl da körlemesine yok ettiğini bence gayet güzel bir şekilde gözler önüne sermiş. Özellikle Hypatia’nın ağzından dökülen “Pazarlık ve inançtan söz ediyorsun” sözü, dinsel istismarın çok net bir özetidir, bana kalırsa… Yok edilmesi istenen şeyi “öteki” leştirmenin cahil kitlelere nasıl kolaylıkla aşılandığı da filmin göstermeye çalıştığı bir başka şey…

Neticede filmin adı Agora. Bu kelime şimdilerde “açık alan, meydan” gibi anlamlarda kullanılıyorsa da antik Yunan ve Roma döneminde siyasi, dini ve ticari tüm işleyişin geçtiği yerdir. Hatta tüm şehir onun çevresine kurulmuş gibidir. Dolayısıyla Agora’yı ele geçiren her şeyi yönetir. Günümüzün meclisi gibi bir konum bu, bu nedenle filmdeki iktidar hırsı ve öfkenin nasıl şekillendirildiğini anlamak için bunu göz önünde tutmakta fayda var.

Filmde eksikliğini hissettiğim ve de üzüldüğüm şey, Hypatia’nın bir figüre indirgenmiş olmasıdır. Döneminin tek kadın bilimcisi olan ve Kepler’den yüzyıllar önce Dünya yörüngesinin elips olduğunu düşünmüş bir kadın, üstelik de afişte güzelliği ile sergilenirken (zamanında da güzelliği çok konuşulurmuş), filmde sadece bir zıtlık vurgusuna indirgenmesi, bende biraz hayal kırıklığı yarattı. Gerçi zaman zaman bilimsel çalışmalardaki tonlamasını da sergiliyor bize yönetmen, lakin filmde ağırlığı ikinci hatta üçüncü sıraya inmiş. Oysaki bir bilim kurbanıdır. İskenderiye için çok ama çok önemli bir karakterdir, bu kadar pasif resmedilmesi pek hoşuma gitmedi, ki onunla ilgili araştırmalarda da görüleceği gibi sözünü sakınmayan, felsefesiz konuşmayan bir kadındır. Bu anlamda erkek egemen söylemin karşısında kadınlığına çok fazla vurgu yapılmış olması beni rahatsız etti. Çünkü yine onunla ilgili araştırmalarda, çok cesur ve savaşçı bir karaktere sahip bir kadın olduğu görülecektir.Alejandro Amenábar

Nihayetinde Hıristiyanlığın küstahlığı yahudilerinkine de paganlarınkine de üstün geliyor ve iktidarı ellerine -hem de en vahşi tarzıyla- geçiriyorlar. Kıyımlar, katliamlar, tehcirler birbirini izliyor. Elbette ki Hypatia’ da bundan nasibini fazlasıyla alıyor. Öyle ki, dinsel şiddet ve galeyan Hypatia’ ya derisini yüzdürmeyi, vücudunu parçalara ayırarak sokaklarda süründürmeyi layık görüyor. Bunlar filmde yok tabii ki (ancak gerçektir) ama yine biraz araştırmayla bu Hıristiyan vahşetinin bu kadına neleri layık gördüğünü öğrenebilirsiniz.

Peki ne değişti? Bu filmin bahsetmiş olduğu 400′lü yıllardan günümüze kadar geçen yaklaşık 1600 yılda ne değişti? İnsanlığımız dini küstahlık adına bir arpa boyu yol katedebildi mi? Tarihimiz -tüm dünya tarihi- buna kocaman bir “HAYIR!” cevabı veriyor.

İşte Agora, medeniyet nasıl ki zamanlar üstü ise, dini şiddetin de aynı şekilde zamanlar üstü olduğunu hatırlatıyor bize. Kendileri dert olduğunda dini hoşgörüden bahseden tüm din adamları, “öteki” dert olduğunda en kanlı katilden bile daha vahşi olabiliyorlar; çünkü “onlara tanrı öyle emretmiş” meşrulaştırmasının arkasına sığınabiliyorlar…

Film güzel bir film, muhteşem değil ama güzel… İzlenmeli, mümkünse ders çıkarılmalı…


Bu Eleştiriyi Paylaşın!