Murat saraçoğlu; “120″ (2007), “O… Çocukları” (2008) ve Tarık Akan’ lı “Deli Deli Olma” (2009) ile Türk sinemasının 2000′li yıllarda yetiştirdiği başarılı bir yönetmenimiz. Uzun metraj denemeleri içinde “O… Çocukları” ile adından fazlasıyla bahsettirmiş olan genç yönetmen, SASİN Yapım’ ın ilk ve tek filmi olan “72. Koğuş” ile karşımızda.
Kerem Alışık ve Yavuz Bingöl’ ün kurucusu olduğu SASİN bu filmle sinemalarımıza iddialı ve şaşaalı bir giriş yaptı.
“72. Koğuş”, Orhan Kemal’ in aynı adlı romanından bir edebiyat uyarlaması. Ne zamandır yüzüne hasret kaldığımız Hülya Avşar’ ı da oyuncu kadrosuna katan film, tarihimizin en karanlık ve trajik zamanlarından birinden dramatik bir kesit sunuyor.
Yer mapushane… Açlık, sefalet, şiddet… Koğuş ağaları, satılmış devlet görevlileri, yardakçılar, meydancılar…
Türk sinemasında Erol Taş ile özdeşleşmiş, şapırdatarak tavuğundan ısıran ve kemiğini aç, bitap insanlara fırlatan ağa figüründen geçilmeyen bu mapushanenin en gariban koğuşu “72. Koğuş”… Bu koğuşun şansı ise ‘Kaptan’ (Yavuz Bingöl )… ‘Ana’ sından kendisine kalan para ile mapushane raconunu bozan ve garibanların yanında duran Kaptan, kadınlar koğuşunun yeni sakini Fatma’ ya (Hülya Avşar) aşık olacak ve her şey altüst olacaktır.
Hemen hemen tamamı dört duvar arasında geçen filmin çarpıcı birkaç sahnesi dışında, hikayesi fazlasıyla bildik ve fazlasıyla sıradan. Aynısını onlarca Türk filminde izlediğimiz bu sıradan mapushane hikayesinin yeniden ve hele ki yeni bir yapım şirketinin ilk filmi olarak seçilmiş olmasının yenir yutulur tarafı yok…
Trajedi artıkça sıkıcılaşan hatta neredeyse komikleşen ‘acıklı’ sahneleri bir süre sonra sizi bunaltıyor.
“Üç Maymun” da izlediğiniz ve kırmızı halıları görmüş Yavuz Bingöl’ ü hep öyle hatırlamak isteyenler, ‘Kaptan’ rolünde Yavuz Bingöl’ ü hiç izlememeliler. Nuri Bilge Ceylan gibi bir yönetmenin yönetiminde yaşadığı bu başarılar, Yavuz Bingöl’ün iyi yönetildiğinde ne kadar çarpıcı karakterlere dönüştüğünü bize göstermişti. Kaptan rolünde başarılı olduğunu söylemek gerçekten çok iyimser bir yaklaşım olacak.
Ve tabii ki Kerem Alışık… Alışıldık ve abartılı, ‘her zamanki gibi’ bir oyunculuk sergilemiş. Songül Öden ise botokslu/silikonlu dudakları ile bir dönem filminde, bir kader kurbanı rolünde ki inandırıcılıktan uzak oyunculuğu ile kanaatimce sadece gülünç olabilmiş … Bir doğum sahnesi ve sonrasında annenin ölümü var ki evlere şenlik… Hüzünlenen bir tek seyirci olmuşmudur acaba ? Artık baygınlık hissettiğiniz dakikalarda izleyeceğiniz bu sahne sanırım sinema tarihimizde bin defa çekilmiştir…
Filmde oyunculuk konuşulacak ise Hülya Avşar’ dan bahsetmeli… Filmin tek kayda değer tarafı Hülya Avşar… Hemen göründüğü her sahnede göz dolduruyor… Yılların oyuncusu yeteneğinden hiçbir şey kaybetmemiş.
Hülya Avşar’ ın hatırına sıkıcı ve yorucu dakikalara katlanabilecekseniz iyi seyirler…
Bu Eleştiriyi Paylaşın!