en “Mezarını Derin Kaz” (Shallow Grave-1994) ile tanışmıştım Danny Boyle sineması ile, “Trainspotting”i (1996) ise bilmeyen sinema sever yoktur sanırım… “Kumsal” (The Beach -2000) ise daha yapılıyorken yüksek beklentiler oluşturmuştu . Kendi adıma kayda değer herhangi bir şey bulamamıştım ben “Kumsal”da… Sonra “Milyoner” (Slumdog Millionaire – 2008) geldi… Sadece en iyi film Oscar’ ını değil, en iyi senaryo, en iyi kurgu, en iyi görüntü, en iyi ses ve müzik Oscar’larını da topladı. Danny Boyle’un 14 milyon dolarlık minik filmi 400 milyon dolarlık devasa bir vizyonla akıllara durgunluk veren bir başarıya ulaştı.
Yaptığı gişe, bir filmi değerli kılan yegane unsur değildir ancak “Milyoner”i izleyen herkes anlatılan hikâyenin sinemasal açıdan kusursuz bir şekilde görselleştirildiği konusunda hemfikirdi. Buna yeni yüzlerle yakalanmış başarılı oyunculuklar ve sıcak, yorucu ve egzotik Hindistan dekoru da eklenince sonucun sinema açısından fazlasıyla doyurucu olduğu kesindi.
Danny Boyle rüştünü ispatlamıştı…
“127 Saat” ise dekor ve hikâye açısından fazlasıyla ‘minimal’ yapısı ile zorlu bir deneme… Filmin hemen tamamı üç beş metrekarelik bir alanda geçiyor. Bu hem bir yönetmen hem de alanı kullanacak oyuncular açısından riskli bir seçim.
İşte bu zor seçimde James Franco ‘Aron Ralston’ rölünde amiyane tabirle ‘döktürmüş’…
Babasının etkisi ile hayatını doğal yaşama adamış Aron, bir keşif gezisinde ıssız bir kanyonda derin bir gediğe yuvarlanır, kolu sıkışan Aron orada mahsur kalır… Kazanın şokunu yaşarken ya da meselenin ciddiyetini anlayıp harekete geçtiğinde, zaman geçtikçe hissettiği çaresizlikte, kararlılık anlarında, şiddet ve acı anlarında etkileyici oynamış Franco…
Kolu kayalıkta sıkışmış ve kımıldayamazken ‘rol kesen’ Franco, bir oyuncu için çok zorlu bir sınav veriyor; dar alanda ve yakın kamerada muhtemel bir “yüksek perdeden oynama” tuzağına düşmeyerek, abartılı mimiklerden kaçınıp izleyicinin ilgisini filmde tutmayı başarıyor.
Ardından Dany Boyle yeteneğini konuşturarak bu klostrofobik mekanda oyuncuyu etkileyici bir kurgu ve sesle destekliyor. Özellikle giderek kontrolünü kaybeden Aron’ un halüsinasyon gördüğü anlarında yönetmen oyuncu uyumu filmi keyifle izletecek bir doruk yaşıyor.
Aron Ralston’ un bu yaşanmış hikâyesinin sonuna bir de şok eden bir final ekleyin…
Sakın kaçırmayın derim ben….
Bu Eleştiriyi Paylaşın!